Mood Player

1 Nisan 2015 Çarşamba

FIFA 99 Devrimi

Merhabayın nostaljisever, pek sevgili ahali.

Keyifler iyidir diye umuyorum. İyi olmaya çalışın bir zahmet. Öyle her şeyden mutsuz olup, osuruktan nem kapmakla olmaz değil mi? Evet aslında pek de umrumda değil. Bugünkü konumun başlığına devrim ekledim farkındaysanız çünkü öyle gerekiyor. Viva La Revolucion! Ülke zaten karışıkken yanlış anlaşılmalara mahal vermeyelim. Başlığı okuyanlar zaten bu devrimi çoktan anladı bile. Hatta bir çoğu Ruhsar'daki patron Önder Bey sırıtışı yaptı. "Güzel günler göreceğiz güneşli günler" diyemiyorum ama sizi yine güzel günlere götürmeye çalışacağımdan şüpheniz olmasın. Zira bundan bir şüpheniz varsa sıfatınızda bir adet shoryuken patlatabilirim zevkle. Biraz kendimize geldiysek eğer, ortamı yavaştan ısıtmaya başlayalım. Şanzelize Alaattin'nin kafesi kadar sıcak bir ortam olsun değil mi? Tabi ki değil.

Denis Bergkamp desem kaç kişi haciz memuru gelmiş gibi uzaklara dalar buğulu buğulu?

Evet, Dennis Bergkamp. Yeryüzünde ayağına top değmiş olan en iyi AMC'lerden biri olan, Arsenal efsanesi o müthiş şahsiyetten bahsediyorum. Previously on AMC's Walking Dead değil. Attacking Midfielder Center olan AMC bu arada. Ama aklına direkt olarak şunu getirenler için bir yazı olacak bu daha ziyade...

Efsane...
DOĞRU TAKTİKLER İLE GELEN DEVRİM

Şu görüntüde mutabık isek eğer, devam edelim.

Sokakta oynayan dönemin çocuklarının gol attıktan sonra "Bergkaaaammp!" diye bağırışlarını kulağında duyanlar illa vardır. Nasıl bağırmasınlar ki? Böyle bir beyin, böyle bir yetenek ne sıklıkta gelir kahpe dünyamıza öyle değil mi? Ama şimdi insanoğlunun da hakkını yemeyelim, çok kıymetini bildik bu yeteneğin. Özellikle Highbury pek bir bağrına bastı kendisini. Şahsi kariyeri ile ilgili bilgileri çok merak ediyorsanız kendiniz bulacaksınız gencolar. Hatta biraz aklınız varsa oturur izlersiniz nasıl bir psikopat olduğunu. Günümüz futbolunda yere göğe sığdıramadığınız maymunlarla bir kıyaslama yaparsınız. Cevabını da artık kendinize saklarsınız. Hadi birazcık daha deşelim şu konuyu ulan!

Şimdi şunu söylemek istiyorum; PES tayfası hemen bu yazıyı terk etsin abicim. Hemen hemen. Hadi hadi hadi bekleme yapmıyoruz. Gittiler mi? Gitmişler. Hastası oluyorum bu PES'cilerin. Gidip sikindirik kafelerde 16 saat PES oynadıkları için FIFA'nın nasıl bir dünyası olduğunu bilmeyen çoluk çocuktan ibaret bunlar arkadaşlar. Dikkat ederseniz direktman PES'ci dedim. Fanatiklerinden bahsediyorum yani. Yoksa araya değişik bir tat olarak PES gayet de başarılı bir futbol oyunu olmayı başarmıştır. Benim de çok sevdiğim serileri var. PES 2010 gibi örneğin. Neyse o kuru kayısı gibi olan tayfayı gönderip baş başa kaldıysak biz devam edebiliriz rahat rahat.

Futbol oyunları, teknolojinin insan hayatına, mikropların Ayşe Teyze'nin çamaşırlarına nüfuz ettiği gibi nüfuz etmeye başladığından beridir var. Dönem dönem parmakla gösterilen oyunlar da oldu pek tabi. Commodore 64'te International Soccer, Amiga'da Sensible Soccer, NES'te Soccer, PS1'de Wining Eleven, PC'de FIFA olmak üzere piyasayı bu yönden parsellediler. Çok da güzel oldu. Tarifsiz anlar yaşatmıştır gamerlara ve abileriyle, büyükleriyle bu oyunlara sardıran nice insana. Ben tabi ki elimden geldiği kadar hepsinin üzerinde durmaya çalışacağım zamanı gelince. Ama bugünkü şanslı arkadaşımız, FIFA 99 oluyor.

GREAT SAVE BY...

FIFA serisini genel olarak ele alırsak eğer 95'teki oyunuyla ilgiyi oldukça üzerine çekmeyi başarmıştı. EA Sports'un desteğiyle yapılan bir çok oyun gibi o da dönemin ilerisinde gözüküyordu ve insanlara değişik bir soluk kazandırmıştı. Arcade salonlarında oynanması için bile versiyonları yapıldı daha sonradan ve onlar da çok tuttu. Bu başarısı FIFA için çok çok açık ara oturacağı o zirvenin ilk merdiveni idi belki de...96 ile beraber daha genel bir stadyum görüntüsüne döndü FIFA. Oyuncuların ağzının suyunu akıtan bir beklentiydi zaten bu ve gerçekleşti. Dolayısıyla bu hamlesi de yerinde ve başarılı olmuştu FIFA'nın. Piyasada artan rekabetten sonra EA Sports tayfası, seride yeni gelecek oyunun daha detaylı ve daha dinamik bir yapıda olacağını duyurmuştu bütün oyun severlere. Öyle de oldu. Her ne kadar pas tuşu olan "S"ye basılı tutarak depar atmak pek hoş olmasa da gerçekten çok büyük ilgi gördü Windows 95'i olan evlerde bu oyun. Artık çok ciddi anlamda bir fan kitlesi. Satış rakamları da FIFA'yı daha büyük işler yapmaya zorluyordu. Ve en sonunda merakla beklenilen, FIFA'yı zirveye fırlatan o müthiş oyun FIFA 98 geldi. Bir şeyler eksik havası veriyor olsa da tek "kapalı saha" modunun olduğu oyun olması bile başlı başına bu zirve için bir kilometre taşı olmayı başardı. Biz Türkleri ayrıca etkileyen bir durumda milli takımımızın oyuna dahil edilmesi oldu. Hakan Şükür için spikerin "Sukuğ" hitabını kullanması baya bir dillere dolandı hatta. Oyunun sahibi olan herkes sabahlara kadar milli takımı alıp, önüne geleni tokatlamaya çalıştı. Sadece milli takımların olmasını dezavantaj olarak sayan insanları da merak ediyorum, hayatlarında o kadar milli takımı bir oyunda gördüler mi acaba? Ama zaman yaklaşıyordu. Tyrael döndü ve dedi ki...Yok pardon. Zaman yaklaşıyordu...FIFA 99 ile koskoca bir devrim yapılacak, insanlar delirecek, doğan çocuklarının adını bile FIFA 99 koyacaklardı...

Öncelikle sizi şu efsane oğlu efsane intro ile baş başa bırakıyorum hepten moda girmeniz için:

https://youtu.be/7vUYRyVsL9I



Kanınız kaynadıysa, puanlar sarı masaya diyor ve tebrik ediyoruz! Bu oyun öyle bir geldi ki optimizasyon, oyun içi dinamikler, grafikler, gol sevinçleri, oyuncu reaksiyonları, customization ve aklınıza gelebilecek her şeyde yeni bir döneme geçti dünya diyebiliriz. Çoğu farklı oyun bile bu fizik motorundan ilham alarak hayata geçirildi.
Falso verdirmek

Bütün bu yeniliklerin yanı sıra en çok göze batanlardan biri de mevsimsel değişiklikler olmuştu. Açıkçası bir daha hiçbir FIFA oyunun da bu derece güzel göremedim bu değişiklikleri. Yağmur ve kar temaları son derece özenle hazırlanmış, son derece güzel bir şekilde oyuncuya sunulmuştu. Dönemin mütevazliği içerisinde cidden takdire şayan bir durum. Bir de çok akılda kalıcı bir ana menu vardı oyunda. Onu da şöyle bir hatırlayalım da tam olsun.
"God Within' - Raincry" eşliğinde...

Bilgisayarlar için alınan joystick ve gamepadlerde de satış patlaması oldu bu oyun ile birlikte. Benim de FIFA 99 ile ilk tanışmam Ankara'da bir soğuk bir '98 akşamı oldu. Kuzenimin evinde görüp aşık olmuştuk birbirimize. Uzun soluklu olacağı da belliydi hani. Gerek maç öncesi stadyumun görüntüleri olsun, gerek harika tribün sesleri olsun sizi zaten o atmosfere sokuyordu. Gol atınca bile halıfleksin üzerinde diz üstü kayası geliyordu insanın. Sonra o dizler tabi... Beşiktaş ve Galatasaray'ın olması da oyuna milletimizin ilgisini daha bir artırmıştı. El Fenomeno yani daha anlaşılır bir dilde söyleyeyim, asıl Ronaldo'da oyunda vardı ama lisansı alınamadığı için No.9 olarak geçiyordu. Introya da değinecek olursak stadyumda tek başına olan o civan mert, 8 sehemlik sığır gücündeki delikanlının da David Beckham olduğu rivayet edilir. Hatta herkese bu şekilde aşılanmıştır. 98'de başlayan mouse'u kim klavyeyi kim alacak kavgası da bu oyunla tatlıya bağlanmıştır. Nispeten insanları o futbol oyunu hastası yapan ve 90'ların başından itibaren bir saf edinmesini sağlayan dönemin sonunu çok güzel bir şekilde noktalamıştır. Daha sonra çıkan FIFA serisi özellikle 2000 de oldukça beğenilmiştir.

Evet sevimsizler. Net bir kıyaslama yapmak için yine de serinin bütün oyunlarına (99'a kadar olan) aşina olmanız gerektiği kanaatindeyim. Sizi güzel diyarlara götürüp, rövaşata çektirebildiysem de ne mutlu bana. Bir dahaki yazıda görüşmek dileğiyle,

Eyvallah!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder