Mood Player

29 Nisan 2015 Çarşamba

Medyum Memiş ve Medyum Keto Kavgası

Bugün çok derin bir konu ile karşı karşıyayız sevimsizler. Ona göre gelin. Dehşet şeyler olacak, karışacak burası. Kabul mü?

Öyleyse hoş geldiniz. Selam olsun nostaljiyle atan tüm kalplere. Şu an sanki seçim konuşması yapıyormuş gibi coşkuluyum. Adeta içim içime sığmıyor. Çünkü bugünkü konumuz efsaneleşmiş bir olay. Bu yazıya o yüzden böyle başlıyorum. Hatta "Tonight we dine in hell!" diye haykırmamak için zor tutuyorum kendimi. Bugün güzel yurdumuzdaki en büyük medyum savaşını ele alacağız arkadaşlar. Döneme ilişkin birçok can alıcı detay barındıran, herkeslerin belleğinde az da olsa yer edinen o muhteşem savaş.

Şimdi bilirsiniz ki bizim ülkemizde üfürükçülük, medyumluk, kırıkçı-çıkıkçılık çok çok saygı gören meslek(!) türleridir. Hani bir doktordan, bir mühendisten, bir öğretmenden bile çok daha fazla saygı duyulur halk gözünde. Bu sosyolojik krampı irdelemeyeceğim tabi ki. Zira böyle gelmiş böyle gider artık buna alışın. Bu ülkenin bu cehaleti asla değişmeyecek. Nasıl ki eskiden üfürükçülük, hocalık, çok matah mesleklerdi dediğimiz gibi, zamanla onların yerini hafif çağdaşlaşmış ve ileriye dönmeye çalışan toplumumuzla beraber medyumlar aldı. Kimler döküldü ortalara kimler. Evlerinde basılanlar mı dersiniz, ahlaksızlıktan tutuklananlar mı dersiniz neler gördü bu gözler, bu ülke. Ama içlerinde asla unutulmayan, bunca zaman bile geçse hala şakalara bile konu olan iki muhterem zat vardır ki, onların yerleri apayrıdır. Evet, Medyum Memiş ve Medyum Keto'dan bahsediyorum. Şu isimlerin güzelliğine bakın ya...Yani buradan bir olay patlamaması normal mi sizce? Patlamasa yazık olurdu zaten. Ama bu derece hayatımıza gireceğini tabi ki kimseler kestiremiyordu.

1994 SENESİNDEN BUGÜNE

90'ların ilk yarısından itibaren ülkemizde şarlatanların sayısı çok artmış gibiydi. Ama esas olarak durum şuydu ki, hali hazırda zaten çok fazla olan bu tip kimseler belli reality programları, haber merkezlerine yapılan şikayetler ve nispeten bilinçlenmiş insanlar sayesinde daha ayyuka çıktı. O kadar ayyuka çıktılar ki hayatımızın bir parçası haline geldiler diyebiliriz. Masum insanları kandırmalarını geçtim, insanların psikolojileri ile oynamaya başlamışlardı artık. Herkes çareyi medyumlarda arar olmuştu o zamanlar. "Sanki şimdi farklı mı lan ayıboğan?" diyeceksiniz. Haklısınız kardeşlerim. Hatta şimdi daha da bok durumda ortalık. Ya inanır mısınız, yok o burç amuda kalkarsa hayatınızı böyle yaşayamazsınız dediler diye öyle yaşamayan insanlar var. Ben gerçekten anlamıyorum bu işleri. Ama konudan da kopmak istemiyorum. Zira dedim, Titanların Savaşı bile bok yemiş bu savaşını yanında.

Bu tür olaylar dalga dalga yayılır genelde bilirsiniz. Önce ufak sürtüşmelerle başlar. Sonrasında kavga, kıyamet taraflar birbirine girer. En sonunda da iş belli belirsiz bir yere bağlanır ve mevzu unutulur gider. Ama biz unutamadık. Çocukluğumuzun kavgası olarak kaldı belleklerimizde anasını satayım. Her akşam ana haber bültenlerinin gediklileri oldu bu mesnetsiz pezevenkler. Her yemek saati bir tane medyumun basılmasını izler hale geldi bu milleti. Taşı kaldırsan altından şarlatan çıktı. Köşeyi dönsen saf ama geri zekalı insanımızı sömüren bir şark kurnazı haberi. E millet de kafayı yedi tabi. Hatta yazının ileri ki bölümlerinde değineceğim gibi dönemin kara mizah skeçlerine konu bile oldu olaylar. Şimdi yeterince o 90'lar kasvetini yarattıysam üzerinizde, hadi Arif başlayalım... 

1994 yılının başlarında bu medyumculuk işleri iyice almış başını giderken iki isimden söz edilir oldu. Medyum Memiş ve Medyum Keto. İnsanlar bunları şeyh yerine koydu adeta. Kimileri dertlerinin bir çaresi olarak gördü, kimileri büyü yaptırmak için üstlerine çullandı falanlar filanlar. Güya ikisi çok başarılı olduğu için insanlar tarafından bu derece ön plana atılmışlardı. Ve pek tabi sevgili sevimsizler, iki cambaz bir ipte oynamaz derler öyle değil mi? E kim daha iyi tartışmaları tez elden çıkıverdi dolayısıyla. Çok sert başladı bu tartışmalar. Aynı sertlikle de devam etti. Genelde Medyum Memiş, en sert tavrı takınan olurdu bu demeçlerde. Medyum Keto ise her zaman daha alttan alırdı. Pek de konuşamazdı zaten, çabuk dolardı kaset. Genelde "yaaaani, yaaani" diye kilitlendiği için Memiş'e pek saldıramıyordu. Efenim sayın Keto'nun zamanında "uğradığı" söylendiğinden ortaya çıkıvermiş bu kekeleme durumu. Bence kendisine apayrı bir şirinlik katmıştır onu söyleyeyim. Zira ben bu tartışmada her zaman Keto'nun tarafını tuttum. Eğer bu "Face Off" ise Memiş John Travolta'dır onu bilin yani.

En sonunda bu iki medyum ve yanlarında iki medyum teyze daha bir tv programı için buluşturuldu. Velhasıl amaç aralarında problemi çözmek, ve engin bilgilerini, yüce benliklerini halk ile paylaşmalarıydı. Bok öyleydi. Amaç tabi ki de bir kıvılcımın anında aleve dönüşmesiydi. 2 gün sağ salim, kazasız belasız giden programın 3.gününde bu amaca ulaşıldı tv yöneticileri tarafından. Peki savaş baltaları nasıl çekildi, ne oldu da Memiş, Keto'ya "Fist of Az Turrasq" yaptı. Buna gelelim:

Tarih 19 Şubat 1994. Maltepe'de bir stüdyo. Hepten alevlenen medyumluk tartışmasında artık havada öyle bir elektriklenme oluyordu ki, gözle görülür seviyelere gelmişti bu durum. Program esnasında kendisine söz gelen Memiş efendi şöyle bir beyanda bulundu: "Ve diyor ki gazete, manşetinde, Memiş tüm dünyayı şaşırttı diyor". Keto'da harika bir tonlama ile "Bugün de homoseksüel diyor." şeklinde giriyor lafa. Aslında az biraz da kaşınmıyor değil. Memiş bu lafın üzerine içinde fırtınalar kopartıyor adeta. Saniyelik bir irkilme baş gösteriyor. İşte kıyamet de zaten o anda kopuveriyor stüdyoda:
Fatality
Memiş, ilk darbeyi yapıştırdıktan sonra şoka giren Keto'ya vuruyor da vuruyor, vuruyor da vuruyor. Şimdi sevimsizler beni bilirsiniz. Ağzım azıcık bozuktur. Şu anda da dayanamayacağım. Biliyorum siz de beni böyle seviyorsunuz. Be orospunun sıçtığı Memiş, ulan senden daha kısıtlı, daha zor durumda olan bir insana böyle girişmek nedir? Bu yaptığını sapasağlam kaç kişiye yapabilirsin? Ah bir bana yapsan, ben seni götünden omuriliğine kadar yırtmaz mıyım? Neyse. Sonuçta tasvip etmiyoruz tabi. Son derece çirkin davranışlar. Çocukluğumdan beri üzülmüşümdür bu 9 babalı ibnenin bu adama yaptığına. Keto'nun tek tepkisi "Allah belanı versin senin...Salak!...Gerizekalı galiba" oluyor. Ulan adam sana Allahlama girmiş bu ne şirin bir tepkidir ya? Daha fazla sizi merakta bırakmadan o an ile buluşturayım:

https://youtu.be/Wby_SYLJYHQ

YARGI DÖNEMİ

Bu olaydan sonra ortalık iyice ısındığı için Keto, Beyoğlu mahkemesine şikayet dilekçesi verip, dava açmaya gidiyor. Onun yanında da o an Show TV, Sıcağı Sıcağına ekibi var. Anasını sattığımın psikopat programı her yerdeydi o zamanlar.
"Yaaaani Memiş'i mahkemeye verdim"
Olaylar Keto'nun bu girişiminden sonra daha da büyümeye, her akşam bize ana haber bültenlerinde daha da bu olaylara seyirci kalmaya mahkum etti. Tehdit edildiğini ve her geçen gün bu durumun fazlalaştığından yakınıyordu Keto. 
"Yaaani öbür bacağını da biz kıracağız yaaani ölüme hazır ol"
Bu arada sakın Keto'yu masum göstermeye çalışıyor gibi bir düşünce oluşmasın kafanızda. Emin olun Memiş kadar ondan da nefret ediyorum. Memiş'e saydırmamın tek nedeni bu durumdaki bir insana fiziksel şiddet uygulayacak kadar aşağılık bir at organı olmasından kaynaklıdır. Yoksa Keto'da insanların duygularını ve parasını sömürmüş, şerefsizin tekidir. Layığını bulmuştur bir yerde.

Daha sonra Keto'nun bir sabah camları kırılıyor ve yardımcısı dövülüyor. Kendisinin de o zamanlar Taksim'de işlettiği bir barı var. İsmi son derece kreatiftir dikkatinizi çekerim: "Keto Bar". Onu da göstereyim de hepten hortlasın belleğinizdeki görüntüler. Ehe.
Iğğaağ Taksim'de yeni mekan açılmış akalım mığğa
Amaçsız gençlerimizi, çük-inn yapmak için bekleriz. Gelin lütfen.

Keto, acılar içerisinde kameralara oynarken yine Memiş'ten şikayet ediyor. O gece bardan çıkarken bir araba tarafından takip edildiğini, en sonunda önü kesildiğinde arabadan inip "Ne var lan!" diye bağırdıktan sonra yanına gelen ağabeylerden birinin ona "Bırak bu işleri artık barışın" dediğini akabinde de ona bir tane patlattığını söylüyor. Yani yine dövüyorlar Keto'yu. Şimdi bu ne kadar doğru onu bilemiyoruz tabi. Keto dayak acıtasyonu da yapıyor olabilir. Türbe yeşili gömleği ile olanları böyle anlatıyor kendisi:
"O an bi tane bana vurdu"
Televizyonlardaki bu rezillik bu olaydan sonra yerini komediye bıraktı diyebiliriz. Bu iki müsveddeden de nefret eden insanlar buna prim vermediler daha fazla. Yine ufak tefek olaylar, benzer şarlatanlar oldu elbette ki. Ama inanın bu kadar hayatımıza giremediler. Gerçi 2000'lerin son yıllarına doğru, 3-5 sene önce bazı iğrenç, rezil kadın program sunucuları -adlarını anmaya gerek yok- tekrardan Memiş'i programlarına çıkarmışlardı. Bu tip kevaşeleri zaten bilen biliyor. O yüzden çok üstünde durmaya gerek yok. Tamamen pislik akan, halkı galeyana getirmekten, insanları söğüşlemekten zevk duyan karılardır bunlar. Gündüz kuşaklarını zehirlemeye devam ediyorlar günümüzde de.

Komik taraflarından bahsedecek olursak Levent Kırca'nın efsane kara mizah tiyatro/skeç programı Olacak O Kadar'da bolca güldük bu meseleye. Programın en formda, en muhteşem seneleriydi 90'lar. İnanılmaz yetenekli kadrosunu geçtim, olayları da öylesine güzel ele alıyorlardı ki gülmemek, bilinçlenmemek elde değil. Saygı duyulacak insanlar bunlar. Yaptıklarını, 20 sene öncesini izleyin ve bu ülkenin hala bir arpa boyu yol alamadığını, tam tersi geriye gittiğini kendi gözlerinize görün. Denemesi bedava. 1995 yılında ele almıştı Olacak O Kadar bu konuyu. Her izlediğimde öküz gibi gülerim. Onu da şuraya bırakıyorum. Mercimek köftesi veya salçalı ekmek ile iyi gider:

https://youtu.be/MEUgy5AvWiQ

Yazının sonlarına gelirken, işte bir dönemin nasıl geçtiğini hepimizin tekrar gördüğünü ve hatırladığını umut ediyorum. Saçmalıklarla dolu, herkesi manyak eden, ama bir o kadar da nostaljik bir olay. Yani size bir şey söyleyeyim, günümüzdeki rezilliklerden ziyade bunları tercih ederim herhalde. Ulan hiç değilse gülüyorduk. Şimdi halimiz zaten ağlanacak hal ama gülecek derman kalmadı zaten insanlarda. Neyse sevimsizler. Bir döneme ışık tuttuk birlikte. Ne kavgalar geldi geçti ama pek azı bunun kadar iz bıraktı o tozlu yıllarda. Gitmeden önce biraz gerildiyseniz şayet bu gerginliği kırmak, gerilmediyseniz de biraz daha tebessüm ettirmek adına size Keto'dan bir şarkı ile veda ediyorum:

https://youtu.be/cz6nWcUtlSg

Oh be.

Haydi kalın sağlıcakla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder