Mood Player

1 Haziran 2015 Pazartesi

Ruhsar Dizisi, Absürd Komedi ve Etkileri

Ben geldim sevimsizler.

Evet kısa bir aradan sonra yeniden birlikteyiz. Beni Zimbabwe'de tatilde gibi hayal edebilirsiniz bu süre zarfında. Ya da Katmandu'da arınıyordum. Belki de Susurluk'ta ayran içiyor, Tekirdağ'da köfte yiyordum. Ama artık buradayım. Tekrardan nostalji rüzgarı estirmenin vakti geldi. O yüzden bu kısa arayı bomba gibi bir konu ile kapatmak istedim. Kemerlerinizi takın Gözüm Abla çağırıyor...

Komedi dizilerini sever misiniz bilmiyorum, ama ülkemizde ciddi güzel işler yapan komedi dizileri oldu. Örneğin Kaygısızlar ve Sıdıka bunların başında gelir. Efsaneleşmiş komedi dizilerimizdir hakikaten. Absürd komedi olarak yeni sayılabilecek Leyla İle Mecnun'u da es geçmemek lazım. Özellikle ilk 15 bölümünü. Fakat bugün Gani Müjde'nin en güzel işlerinden biri olan Ruhsar'dan bahsedeceğim sizlere. İzlemekten asla sıkılmadığım Türk dizilerinden biri. Bunun nostalji olmasının yanı sıra; kendi bünyesindeki inanılmaz şakaları daha ağır basmıştır her zaman. Gerçekten saatlerce güldürebilen dünya saçması şakalar vardır diyaloglarda. Daha introda bile verir bu duyguyu zaten. Gözünüzün önüne yavaş yavaş enstantaneler gelmeye başladıysa şayet, ben de konuyu daha derine götürmeye başlayabilirim değil mi? Tabi ki öyle ulan.
Böyle başlardı meşhur jeneriği ile

1998 YILINA YENİ BİR SOLUK

Ruhsar dizisinin ilk haberi zamanın Milliyet gazetesinde çıkıyor. İzleyiciyi bilgilendirmek için ufak bir sinopsis var. Gani Müjde'nin kaleminin yanında bir de oyuncu kadrosuna vurgu yapılıyor. Bakalım bakalım kadroda kimler varmış sevimsizler:

Göksel Kortay: Bana kalırsa "Bir kadın bu hayatta ne kadar başarılı olabilir?" sorusunun en önemli cevaplarından biridir çok sevgili Göksel Kortay. İnanılmaz bir kültür, inanılmaz bir oyunculuk ve muhteşem bir akademik yaşantı. Gerçekten kendisine imrenilmemesi mümkün değil. Ben de çok büyük hayranıyımdır kendisinin. Oturup uzun uzadıya bahsedilmesi gereken önemli bir değer bu ülke adına kendisi ama ben kısa kesmek zorundayım konudan sapmamak için. Umarım bir gün oturur, araştırır ve kendisinin ne denli başarılı bir insan olduğunu anlamaya uğraşırsınız. Burada soyu 3. 4. zaman zaman 5. bazen de 7. Mahmut'a dayanan saray soylu ailesinin valide sultanı Menkıbe Hanım (Mahmutoğlu) olarak görüyoruz kendisini.

Cem Davran: Dönemin taze ünlüsü. Her ne kadar çok genç yaşından beri bu işlerin içinde de olsa bu kadar uzun zaman devam edecek ilk başrolüydü kendisinin ve öyle şahane oynadı ki; ilmek ilmek çocukluğumuza işledi Mazhar karakterini. Dolayısıyla altından da kalktığını düşünüyorum hakkıyla. "Kanka" kelimesinin ülkemize girişinde doğrudan etkili olmayı başardı. Dizide başarılı bir reklamcı olan Mazhar Mahmutoğlu olarak bizimle buluşuyor.

Hande Ataizi: Belki de dizinin izlenmesindeki en büyük ana unsur. O zamandaki güzelliği ve seksapeli izleyici ve özellikle de ergen kitleyi ekrana kilitlemeyi başarıyor. Çok doğru bir hamle, pek yerinde bir casting. Giydiriyorlar da beyaz beyaz dekolteleri al sana erotik hayalet. Ama bu kafaya karşıyım gençler. Niye mi? Sonuçta bu kadın İTÜ Tiyatro mezunu. Ve bunu da diziyi izlerken fark edebiliyorsunuz emin olun. Diziye ismini veren Ruhsar olarak karşımıza çıkıyor kendileri.

Hakan Gerçek: Kendisini yanlış hatırlamıyorsam ilk defa bu dizide görmüştüm. Daha sonraları tiyatro oyunlarını da izleme fırsatı buldum. Şu kadar söyleyeyim; Türk komedi dizilerinin tarihindeki en iyi karakter oyuncularından biri. Tiyatroda da öyle kendisi. Saygıyla oturup izliyorsunuz. Dizide de gizli aşkından muzdarip Yılan Kanka Müfit olarak karşımızda.

Mihrace Yekenküluğ: 90'larda sıkça kullanılan bir tabir vardır; "Esmer Bomba". Dilimize pelesenk olmasındaki en önemli etkenlerdendir kendisi. Şöyle de bir güzellik vardır ki oyunculuğu, güzelliğinin önüne geçmeyi başarmıştır. Dizide Mazhar'ın evde kalmış kız kardeşi, Menkıbe Hanım'ın en büyük değnekçisi Firdevs Mahmutoğlu olarak boy gösteriyor.

Mehmet Ulay: Bu dizide bünyemde en büyük etkiyi bırakmış karakter olabilir. Müthiş oyunculuğu geçiyorum, ona zaten diyecek bir sözüm yok. Ama o nasıl bir patronluktur? Kızınca "sefil proleter!" diye bağırması, Che'nin kendisinden bile daha büyük bir solcu olması, sürekli 68 kuşağına yaptığı atıflar, kendisinden izin alınmak için "Dolmabahçe'de 6.Filoyu taşlamaya gidiyoruz" bahaneleri ile insanın gülmekten altına sıçmasını sağlayan büyük patron Önder Bey olarak karşımızda. Generation Ajans sizinle gurur duyuyor Önder Bey!

Pekcan Koşar: Fark ettiyseniz yine çok büyük bir isim. Türk Tiyatrosu için yıllarca emek vermiş bir insandan bahsediyoruz. Ayağa kalkmanız lazım. Ama yine de siz oturun bu seferlik. Rahmetli diziye biraz rötarlı olsa da tam kendinden beklenen bir performansla dahil oluyor. Kendisini mutluluk çubuğu taktırmak için Mersin'den İstanbul'a gelen, Ruhsar'ın biricik babası Gazanfer Bey olarak izliyoruz dizide. İyi ki de izliyoruz!

Ebru Karanfilci: Sanırım kendisi bu dizide hayatının rolünü oynamış oldu. Kanımca son derece yakıştığı kanaatindeyim. Hani bir salak taklidi bu kadar iyi yapılabilir. Ve yine çok önemli bir ayrıntı, bir hanımefendinin komedi oynaması, hele ki hele karatker oyuncusu olarak oynaması çok çok zor bir zanaattir. Ama kendisi Reyhan Dağlarkızı rolüyle bunun altından hakkıyla öyle güzel kalkmıştır ki, hala hafızalarda yer eder, tebessüm ettirir.

Tulu Çizgen: Diziye yapılmış en güzel montelerden biridir. Gani Müjde'nin en formda zamanları sonuçta. Kendisinden böyle bir dokunuş gelmesi pek de yerinde bir hamle olmuştu. Sevgili Tulu Çizgen'i öte tarafın resepsiyon sorumlusu, anaç mı anaç, kocası Saadettin'in ölümünü dört gözle bekleyen Gözüm Abla olarak, bol kahkahalı izliyoruz.

Bu arada hızlanınca da tabi size haberi göstermeyi unuttum. Çok güzel bir siteymiş burası. Buyurun siz de bakın sevimsizler:

http://www.gecmisgazete.com/haber/guzel-hayalet-ruhsar-

Yayın günündeki gazeteden

RUHUNA SAĞLIK RUHSARCIĞIM ÖLMEMİŞ

Dizimiz, Kanal D ekranlarında 7 Şubat 1998 akşamı yayın hayatına başlıyor. İzleyici ve malum kitle olarak çok tutuluyor. Hani şöyle söyleyeyim bu dizinin yayınlandığı günde 2.liği bile yok. O kadar başarılı olmuş yayın hayatında. 5 sezondan 108 bölüm sürüyor dizi. Rating olarak en başarılı yapımlardan biri olabilmiş. Saygı duyulması lazım. Kendi bünyesindeki samimiyeti ile bunu her zaman hak ettiğini düşünmüşümdür. Yazının başında da dediğim gibi son derece sağlam espirileri vardı bu dizinin. Önemli bir noktada konu absürd olduğu için esprilerin de aynı seviyede gitmesi zordur aslında. Ama başarıyorlar gayet güzel.

Dizinin çok çeşitli bir teması olmadı hiçbir zaman. Evlenmek istemeyen Mazhar'ı evlendirmek için her yolu deneyen Menkıbe Hanım ve Ruhsar'ın da her bölümde onların bu çabalarını boşa çıkarması yegane konu oldu. Bu noktada şöyle bir güzellik vardı; o da bu kısır döngüde çıkan tipitip bir yığın karakter. Hani fabrika gibi ürettiler de ürettiler karakterleri adeta. Nikah memuru bile artık başlı başına bir karakter olmuştu dizide. Ayrıca Günyol Bakoğlu, Volkan Girgin, Mehmet Usta gibi isimleri de asla ve asla es geçmemek lazım. Dizinin çehresinde son derece önemli ama hissettirmeden büyük pay sahibi oldular. Hele ki Volkan Girgin'in "popişko bebek bezi" reklamı için bez giymesi çok büyük fedakarlıktır. Biraz bize zulm olsa da o sahneler sonuçta gayet komikti. Ehe.

Bizim kadar tutucu bir ülkede böyle bir dizi çekmek ne denli mantıklı bir iş pek bilemiyorum tabi. Vermek istediğim şöyle bir mesaj var: 90'lardaki özgür ortam. Şu an bu diziyi çektiğinizi düşünsenize. Derin dekolteli bir merhume hortlamış, bol hokus pokus yapıyor, vakti bulunca kocasıyla fış fış kayıkçı oynuyor falan. Kıyamet kopardı herhalde. "KARDEŞLERİM! TELEVİZYONLARDA ÖLÜ KADINLAR KOCALARIYLA..." seslerini duyar gibi oldum da neyse. Sonuç şudur ki bu dizinin çehresi ve ortamı, her geçen gün biraz daha geri gittiğimizin önemli bir göstergelerinden. Hiç boşuna inkar etmeyin yani.

"HOŞ GELDİNİZ MANDELA TEYZE" KIZIM ADIM MENKIBE!

Dizinin introsunu anlatmak istiyorum sizlere biraz. Gerçekten çok efsane bir girişi var hikayeye. Son derece güldürüyor beni şahsen. Özellikle de; "Fakat trikotajla hiçbir ilgisi olmadığı halde, sürekli ağ ören kader, yine ağlarını örmüştü..." kısmı. Ulan trikotajla bunu bağlamanız ne çeşit bir güldürmedir? Bir o kadar da güzeldir. Ruhsar'ın kıskançlığına vurgu yapmak için Mazhar'ın tv izleme pozisyonu da fevkalade saçmadır. Hadi dizinin sanat yönetmeni düşünemedi, kimsenin mi aklına gelmiyor oğlum?
35 metreden 37 ekran TV izleyen Mazhar

İlerleyen bölümlerde Bakkal Muhteşem ve Çırak Muhterem de dizimizde her an göreve hazır, Menkıbe Hanım'ın sadık müttefikleri olarak gözükecekler bize. Onlar da sizi güldürebilir. Dizinin sezonu ilerledikçe Mazhar'ın evinin de değiştiğini göreceksiniz. Başlarda 1+1 olup, banyosu olmayan (gösterilmeyen) ev ileride büyüyecek, dekoru değişecek falan fistan.

Bir önemli ayrıntı da dizi ANS yapımı olduğu için tabi ki Abdullah Oğuz faktörü. Kendisinin yeteneğinden ya da geçmişinden bahsetmeye gerek yok. Ama bu işin arkasında olması, böyle bir dizi için yeterince büyük bir iddia diye düşünüyorum. Öyle de olmuştur zaten.

Değişen sadece ev olmadı pek tabi. Mazhar'ın arabaları, Reyhan'ın salaklık seviyesi, Ruhsar'ın dünyaya gelmesi için önce İstanbul'a yağması gereken yağmurun zamanla dünyanın herhangi bir yerine yağmasının yeterli oluşu gibi değişen baya bir anektod oldu. Şimdiki kepaze oyunculuklara rağmen öyle güzel sanatçılarla çekildi ki bunlar hiç göze batmadı bile. Ben sadece fazla dikkatli bir izleyici olduğumdan (dermişim). Şaka tabi. 100 kere izleyince insan fark ediyor.

Velhasıl kelam, dizi 29 Aralık 2001 itibarı ile ekrandaki serüvenini noktalıyor. Bu diziden sonra Cem Davran'ın muhteşem ama bir o kadar kısa bir projesi olan "Aşk Meydan Savaşı" var. Sıdıka kadrosuyla çekildi siz düşünün. Kötü olması zaten imkansız. Ama işte bu sektörde her zaman her şey olabiliyor sevimsizler. Dizinin Türkiye'de absürd komedinin adım atması, yürümesi, hatta koşması bakımından katkısı çok büyüktür. Ben bu diziyi her kesimden insanın izlemesi taraftarı olmadım hiçbir zaman. Eminim ki bu diziden tadımlık bir şeyler alabilenler de böyle düşüneceklerdir. Bir ufak bilgi daha da vereyim bu diziye konuk olan oyuncuları saysak resmen roman olur. Hepsi de ünlüdür ve bu işe sağlam emek harcayan insanlardır. Böyle Emel Müftüoğlu'nun eski kliplerinde hep bir ünlü oynatma adeti vardır ya hoşluk olsun diye aynen o hesap.

Artık yazının sonlarına geliyorum gençler. Önemli bir nostaljidir kendisi zira. Değinmeden edemezdim. Güzel zamanlarda güzel yapılmış bir iş olarak belleklerde yerini koruyacaktır her zaman. Ama artık yağmurlar kesiliyor, gitmem lazım. Kendinize iyi bakıyorsunuz. Ara çok uzamayacak rahat olun.

Nostaljiyle kalın, hoşçakalın!

1 yorum: