Mood Player

3 Nisan 2015 Cuma

Köfteci Abbas: Inception

YOV ZABITA ENVER BIRAH YAHAMI YOV!

Ulan yazıya böyle de başlanılır mı? Kendim bile güldüm. Çocukken de gülerdim bu serzenişe. Selam olsun size sevimsizler. Koşuşturmacanız arasında buraya da vakit ayırabiliyorsanız sizi önce tebrik ediyor, akabinde de teşekkür ediyorum. Siz yine de şımarmayın. Havalar güzelleşiyor ya sanırım ondandır ki birkaç güzel kelam edeyim istedim. Neydi o öyle yağmur, yağmur, yağmur, yağmur, yağmur...

Şimdi bugün çok ilginç bir şey yapacağız? Hayır üçgen biçiminde birbirimize takmayacağız. (bkz. https://youtu.be/iRQG8VEA4kk) Aslında kısa bir yazı olacak bu. Sadece size yoğun temponuzda biraz gülümsetmek, azıcık da olsa kafanızı dağıtmak istiyorum.

Bücür Cadı diye bir dizi vardı hatırlar mısınız? Daha sonra blogda da bahsedeceğim Sabrina, Clarissa gibi yapımların ülkemize uyarlanmış hali. Uzaylı Zekiye'nin çok daha kötü bir oyuncu kadrosu ile bir tutam görsel efekt katarak ama aynı samimiyeti koruyan bir diğer türevi. Cidden güzel bir samimiyeti vardı. Mesela bana rakıyı sevdirmiştir bakın bu dizi. Şimdi arkadaşlar kendisi 20-25 dakikalık çıtır çerez bir yapım olduğundan mütevellit, okuldan geliş saatlerimde tıkınırken çok rast gelirdim buna. Yunus Bülbül ağabeyimizin oynadığı bir karakter var Köfteci Abbas diye. Başlıkta da sözü geçiyor zaten. Benim Türk dizi tarihi boyunca en anlam veremediğim, en mistik karakterlerden biri olmuştur kendisi. Tabi mistik olmak için illa birilerini çük çük çükmesi gerekmiyor öyle değil mi? Ya da ne bileyim şuh şuh flörtleşip "Bunu istediğine emin misin?" gibi laflar edip karşısındakini mal etmiyor. Daha iyi anlayacaksınız birazdan.

Çocukları güldürmek amacıyla yapılmış bu dizide Abbas karakteri işinde gücünde falan evet ama dedim ya rakıyı sevdirdi bana diye, bakın nasıl sevdirmiş onu anlatacağım şimdi. Abbas amca gecekonduda oturuyor. Zaten dizide ötelenmiş semtlerin birinde geçiyor. Bu Abbas oğlu Abbas (o kadar güzel bir isim ki hep söyleyesim geliyor) her gece bakkal amca ve ev sahibesiyle beraber gecekondunun bahçesine çilingiri kurup bir güzel demleniyorlar. İçtikçe içiyorlar anasını satayım. Günde sattığı iki yarım ekmek köfte ama akşama gelince rakılar mezeler gırla. Matematiğini de size bırakıyorum artık o işin.

Dedim ya bu konudaki amacım her ne kadar nostaljik de olsa sizi böyle 1-2 dakika güldürmek o kadar. O yüzden yavaştan konuya girelim. Şimdi gencolar bakın, burada da fikfik-i memnu kadar olmasa bile bir aşk hikayesi var elbet. Köfteci Abbas, mahallenin tatlı mı tatlı, ağzına kürekle vurulası gelen şeytanın kızı cadı Zeliş'in anası Şehriye'ye aşık. Şehriye diye isim mi olur demeyin, oluyor. Hakikaten ebesinin nikahı durumları var. Bak çok şey kaçırıyorsunuz. Ben sizi bir yerde uyarmış oluyorum ona göre! Ama Şehriye'ye bir türlü açılamıyor Abbas. Ağzından çıkan tek güzel sözler şunlar: "YOV ŞEKRİYEK HANIM YOV." Gerçekten...Hangi kadın bunları duymak istemez ki? Dolayısıyla Şehriye de Abbas'a boş değil. Günlerden bir gün o muhteşem olay patlak veriyor...

Türk dizi tarihinin en güzel kaza sahnelerinden biri olan ve Stanley Kubrick'in de yayınlandıktan sonra bizzat yönetmeni arayıp tebrik ettiği o inanılmaza sahne. Abbas'a köfte arabasının çarpması ve Abbas'ın o günden sonra rüyalardan rüyalara koşarak Şehriye'yi kurtarması ve aşk yaşamaları. Yeter bu kadar. Artık yavaştan size o inanılmaz anları göstermenin vakti geldi. LEZZGO THEN!
Abbas, Şehriye'yi arabasıyla gezdirmektedir
Düşen baharat kavanozunu yakalamak için atılır
Şehriye arabayı elinden kaçırır
Ve "O" an...
...
Her şeyin başladığı o an...
It's on.

Görüşürüz gençler!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder