Mood Player

23 Nisan 2015 Perşembe

Throwback Thursday: Anlamsız Show TV Jenerikleri ve Etkileri

Selamlar olsun gencolar!

Keyifler nasıl? İyidir iyidir. Neredeyse Mayıs ayına gireceğiz ama hala kışı yaşamamıza rağmen iyidir diyelim iyi olsun değil mi? Bende de bildiğiniz gibi. Çok şükür diyelim sevimsizler. Bugün günlerden yine bir Perşembe ve yine bir throwback ile huzurlarınızdayım. Hem de ne throwback...

Bugünkü konum sevgili Mordor'lular, Eskiden çoğumuza psikolojik gerilimler yaşatmış, çoğu zaman ne olduğu konusunda sabit bir fikir bile edinemediğimiz ama bir o kadar da benliğimizde yer edindiğini düşündüğüm, bu dünyadan olmayan Show TV jenerikleri. Belki şu anda kulaklarında duyanlar vardır o rahatsız melodileri. Ciddi anlamda kimin yaptığını merak ettiğim, hangi kafalardan çıktığını hala ara ara düşündüğüm o güzide melodiler...Hani çok sevgili üstad Kemal Sunal'ın "Korkusuz Korkak" diye bir filmi vardır. İzlemeyen varsa zaten hemen terk etsin burayı. Hem nostalji diyoruz hem o film izlenmemişse vallahi işimiz var. Mülayim'in doktor ile olan diyaloğunda "Ne yani ölecek miyim şimdi?" diye sorduğu anda bir melodi girer. Tam yarılmalıktır zannımca. Sevgili Okay Temiz'in "Denizaltı Rüzgarları" isimli parçasıdır. Heh işte, Show TV'nin 90'lardaki jenerikleri de benim için hep bu tatlarda oldu. Tamam bir İlhan İrem klibi kadar sürreal olamadı belki ama yine de ona çok yakındı be.

Televizyonculuğun şimdiye nazaran çok daha güzide, çok daha elle tutulur bir meslek olduğu zamanlardan kalma bu jenerikler bence hala oldukça değerli. Bakmayın konuya espri ile yaklaşıyorum ama şu an bahsettiğim şeyde şekersiz bir çay kadar ciddiyim. Şimdi olmaz olası, televizyon sektörünün tamamını sikerten RTÜK adlı kuruluşun, bu denli sapıtmadan önceki zamanlarda yayıncılıkta daha güzel şeyler oluyordu ve bu jeneriklerde farklı bir tat veriyordu işe. Bunu herhangi bir konunun muhatabına bile sorsanız emin olun o da size böyle böyle diye anlatır. Ee sonuçta babadan atadan televizyoncuyuz. Ehe. Neyse işin editöryal kısımları bana kalsın, vaazı da keselim de azıcık eğlenelim değil mi?

İçlerinde en oynak olanı ile başlayalım mesela. Türk Sineması isimli jenerik. Hafif fıkırdamalı, düm-tekli bir melodisi vardı. Sırf bazen bunun sesini duyduğumda TV'ye koşardım ne başlayacak acaba diyerekten. 
Genelde Kemal Sunal ustanın filmleri başlardı arkasından
Artık biliyorsunuz büyük ulusal kanallarımız malum kuruluştan ceza yemediği sürece belgesel yayınlamıyor. Gerçi o eski cezalarda kalmadı. Yoksa şu an 1-2 kanal hariç hemen hemen hepsinin o bilindik kanal kapatma yazısıyla kapanması gerekirdi. Reklam kuşakları 45 dakikayı bulmaya başladı artık. Ama eskiden böyle güzellikler de vardı:
Gecenin bir vakti size eşlik eden güzel bir belgesel
Güneri Civaoğlu herkesi cam bir odaya kapatmadan önce de yurdumuzda pek güzel söyleşiler yapılıyordu. Son derece kültürlenebildiğiniz, kendinize bir şeyler katmak için veya sevdiğiniz, topluma mâl olmuş insanları tanımak adına. Onunkini de baya severim komik gelir:
Dububudubudutıs
Son olarak en babasını bırakıp kaçıyorum. Benim aklımda en çok "Deli Yürek" dizisi ile kalmıştır bu jenerik. Ama sizin aklınıza Küçük İbo'nun bile dizisi gelebilir hiç fark etmez. Her türlü canım ciğerimsiniz yeter ki hatırlıyor olun:
Haydraninnaaa...
Ha bir de, daha spesifik olarak hatırlamak isteyenler için linki bırakıyorum. Dinler dinler gülersiniz belki diye: https://youtu.be/lPcJQwLFo5s

İşte yayıncılığın şimdiki kadar ayağa düşmediği, gereksiz kuruluşun bugünkü kadar sektörün anasını ağlatmadığı, samimi şeylerin ekranda olduğu o güzel yıllardan bir bukle canlandırmak istedim belleklerinizde. Şimdiye nazaran bana oldukça ileri geliyor ne yalan söyleyeyim. Siz değilseniz bile ailenizde televizyon izleyenler elbet vardır. Arada bir gidin bakın olma mı? Kaç dakika reklam izliyorlar mesela? Ya da siz onları yanına her gittiğinizde reklama mı denk geliyorsunuz? Yeminle söylüyorum eskiden başında oturmaktan çok zevk aldığım bu gavur icadını nefret ettiğim bir hale getirdiler. Dramaların haline hiç girmeyeceğim bile. Ama işte kulaklarda bu jenerikler tıngırdarken durumlar böyle değildi sevimsizler. Çok daha nezih bir ortam vardı. Tamam kimi zaman fazla samimi olmuş olabilir (Sıcağı Sıcağına) ona lafım yok. Ama varsın o kadar da olsun. Emin olun şimdi gündüz kuşağında aleni yapılan pezevenklikten bile çok çok daha iyidir inanın. Her neyse sinirlenmeden bitiriyorum. Paylaşan arkadaşa da bol bol sevgi ve selamlar. Eline emeğine sağlık diyorum. VHS olmaları bile yeterince değerli olduklarını gösteriyor zaten. Evet arkadaşlar "geriyeattık" mı, attık. O zaman ileriye devam diyelim. Hepinize kucak dolusu ne istiyorsanız ondan.

Görüşmek üzere!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder