Mood Player

12 Ağustos 2017 Cumartesi

90'larda Efsaneleşmiş Mustafa Sandal Besteleri

Herkese merhaba.

Oldukça uzun bir süredir bloga vakit ayırıp, yazı yazamadım. Koşuşturmalar, yeni heyecanlar, maceralar derken tatlı ve mütevazi bu kaçamak yerimi unutuvermişim. Yakın dostlarım lafını etmese belki hiç hatırlamayacağım bir yer haline gelmiş neredeyse. Cumartesi günü nispeten bana göre erken kalktım ve bolca boş vaktim olduğunu fark edince aklıma burası geldi. Yazmayı cidden özlemişim. Ve hiç tanımadığım nostalji tutkunu, güzel insanlar...Ben buralarda yokken (eğer Google bana yalan söylemiyorsa) siz buraları boş bırakmamışsınız. Bu beni ayrıca mutlu etti. Hiç tanımadığım insanların duygularına dokunmuş olduğumu sayısal veriler halinde de görmüş oldum. İyi ki varsınız.

Girizgahı ufaktan bir kenara bırakalım, yazmaya aç bi-laç ve bir o kadar da özlemin verdiği etkiyle kendim için bir konu seçtim. Bu sefer ki konu da bana gelsin istedim. Ama şundan da eminim ki; ağzınızı açık bırakacak bilgiler edineceksiniz bu yazıda. İnadım inat, popom iki kanat efendim. Sizlere bu bilgileri empoze edeceğim. Benim için 90'ların en iyi neo-müzik adamının (Garo Mafyan, Melih Kibar, Onno Tunç, Atilla Özdemiroğlu gibi isimlerden hariç olarak yani), altın çağlara nasıl damga vurduğunu anlatacağım sizlere.

Şayet; 90'lar Türk pop müziği sizi alıp, başka diyarlara götürüyorsa bu konuyu seveceğiniz kanaatindeyim. İstiyorum ki bazı şeyleri herkes bilsin. Herkes dediğim burada biz bizeyiz. Bilgilenelim değil mi? Az buz şeyler anlatmayacağım size. Sıkıcı teferruatları da es geçeceğim korkmayın. Öyle biyografi tarzında bir şey olmayacak bu yazı. Çok çok 2 bardak sıcak çay, bir paket kremalı püsküğüt tüketeceğiniz zaman çerçevesinde tebessüm ettirmiş olurum sizi diye düşünüyorum. En azından umuyorum diyelim.

Mustafa Sandal'ın, mutfaktan gelerek, 90'ları nasıl domine ettiğini anlatacağım size. Hem de büyük bir keyifle anlatacağım. Ülkemizde bir zamanlar sanatın ne kadar güzel olduğunu anlatıp, para kazanmak için bakkal müziği yapan isimlerin (seviyoruz diye eleştirmeyecek değiliz) bir zamanlar ne denli şaheserler ortaya çıkardığını göstereceğim.

90'ların yarısı demek olan adam; Mustafa Sandal'ın yaptığı o mistik, chillout besteleri ve sözleri yazacağım teker teker...

Hazırsak başlayalım?


TİCARİ KAYGI MI? O DA NEYMİŞ?


Hiç eski sanatçılarla sohbet ettiniz mi? Belki de röportajlarını okumuşsunuzdur. Hepsinin 90'lar kuşağı ile ilgili tek bir ortak yorumu vardır: "O zamanlar ticari kaygı yoktu. Müziklerimizi birlikte yapar, sözlerimizi birlikte yazardık" derler. Belki de bundandır, o samimiyeti bize tamamıyla geçirmişlerdir ortaya çıkan eserlerde. Ruhumuzu okşamışlardır. Öyle bir kuşak yaratmışlardır ki, sonrasında yapılan hiçbir şey yerini tutmamış ve tutmayacaktır.

İşte bu dönemin en başından, en sonuna kadar, müzikalitesi çok yüksek bir aileden gelen Mustafa Sandal başı çeken isimlerden biri haline gelmiştir. Bana göre Türk pop müziğinin en iyi albümü olan "Gölgede Aynı" -ki asıl ismi; toplasan da, çıkarsan da, çarpsan da, bölsen de...Gölgede Aynı olan- gibi bir klasiği bize kazandırmış, öncesinde de "Suç Bende" albümüyle kalpleri feth etmiş bu adamın, bahsedeceğim şeyleri yapmış olması da pek şaşırtıcı gelmiyor insana esasen.

Tarkancılar falan sakın bana kızmasın. Ben ki; "Aacayipsin" albümünü ısrarla ve ısrarla "Ölürüm Sana" albümünden çok daha seven bir adam olarak, Tarkan'ın Megastar olduğunu asla inkar etmem. Sen onu bunu geç, en iyi pop albümü "Medcezir"dir kardeşim, diyenlere de sonsuz saygı duyarım. Medcezir'de Onno Tunçlar, Sezen Aksular, Sertap Erenerler; Tarkan albümlerinde yine Sezen Aksular, Ümit Sayınlar, Yıldız Tilbeler vardı. Ama Musti'nin kimsesi yoktu arkadaşlar. Vokal bazında tabi ki destek gördü. F.Anıl Yarkın, Özkan Uğur, Feyyaz Kuruş bunların en başta gelenleridir. Bülent Tezcan ve Aykut Gürel gibi isimlerle de çalıştı. Bir de Erkan Oğur sağ olsun, Mustafa Sandal'ın müzikalitesini kökünden bilen biri olarak Gölgede Aynı albümünde biraz el atmıştır konuya. Ama söz-müzikler hep Mustafa Sandal'a ait oldu bu iki çok önemli albümde. Musti de tıpkı Sezen Aksu, Aysel Gürel gibi hem üretti, hem de ürettirdi. Kimlere üretti peki? Sayayım mı? Sayayım. Siz kaşındınız. Artık herkes bilsin bu efsane isimleri.


Zerrin Özer, Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Harun Kolçak, Sertap Erener, Muazzez Abacı, Burak Kut, Ayşegül Aldinç, Yonca Evcimik, Sibel Alaş, Asya, İzel, Reyhan Karaca, Ferda Anıl Yarkın, Emel Müftüoğlu, Hakan Peker, Deniz Arcak, Mert Ekren...Liste böyle uzayıp, gidiyor. Sayarken bile destur destur diyesi geliyor insanın.

Şimdi ben, sizler için bilgim dahilinde, hatta altını çizerek tekrarlayayım bilgim dahilinde, elimden geldiği kadar bahsedeceğim teker teker. Başlık altlarına ulaşabilmeniz için linkler de koyacağım ki kulaklarınızın pası silinsin. Çaylar soğumasın. Artık yazının eğlenceli kısmına geçebiliriz.


1) YONCA EVCİMİK - HABERİN OLSUN 



Sene: 1992
Albüm: Kendine Gel
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Özer Plak etiketiyle çıkmıştır. Yoncimik'in ikinci stüdyo albümünün zannımca en tatlı parçasıdır. Gitar tınıları ve özellikle perküsyonu ile Mustafa Sandal'ın elinden çıktığını bağıra bağıra bize ilan eder. Son derece sakin ve dingin bir ruh haline büründürür insanı. Ilık bir yaz rüzgarı estirir bünyede.

DİNLE

2) ZERRİN ÖZER - BİR GÜN MUTLAKA



Sene: 1992
Albüm: Olay Olay
Müzik-Düzenleme: Mustafa Sandal

Ben de dahil, çoğu nostalji aşığına göre bu albüm, zamanının çok ötesindeydi. Dedikodulara göre sevgili Zerrin Özer, her şarkının üzerinde fazla özenle durmuş ve defalarca, kusursuz olana kadar kayıt almıştır. Albümün en güzel şarkılarından biri kuşkusuz Bir Gün Mutlaka olmuş, Zerrin Özer'in o inanılmaz sesiyle birleşerek bir efsaneyi ortaya çıkarmıştır. Fono Müzik etiketi ile müzikseverlerle buluşmuştur. Bunun yanı sıra Musti, "Böyle De Bir Huyu Var" şarkısını da Zerrin Özer için yazıp, bestelemiştir.

DİNLE

3) BURAK KUT - DUMAN ÜSTÜ



Sene: 1994
Albüm: Benimle Oynama - Çılgınım
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Peker Müzik etiketi ile piyasa sürülmüş ve Burak Kut efsanesinin doğuşunu hazırlamış albümdür. Burak Kut'un ne kadar kalite bir ses olduğunu, nasıl "Bebeto" lakabını aldığını ve Abdullah Oğuz'la klip çekmelere kadar gidecek şöhret basamaklarını tırmanışında nasıl etkili olduğunun kanıtı olan bu albümde, Amerikanvari vokaller eşliğinde insanı canlandıran harika bir şarkıdır.

DİNLE


4) SİBEL ALAŞ - ADAM



Sene: 1995
Albüm: Adam
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

İşte size hayran olunası bir kadın. Sibel Alaş, müzikalitesi haricinde yaptığı çevirilerle de edebiyatımıza çok değerli eserler kazandırmış bir sanatçımız. "Adam" şarkısı için saatlerce yorum yapılabilir belki de. Hele ki klibi 90'lar çocuklarını ürperten bir sanat eseridir. Sanat eserinin altını ısrarla çiziyorum net olarak Türk pop müziğinde çekilmiş en güzel ve en sürreal kliptir. Tabi ki de Abdullah Oğuz gibi bir ustanın elinden çıkmıştır. Kesinlikle Türk pop müziğindeki en harika işlerden biridir. Sony Music etiketi de şanındandır.

DİNLE


5) ASYA - BENİ ALDATTIN



Sene: 1996
Albüm: Asya
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Yaşar Plak'tan çıkmış, Asya'nın ikinci albümüdür. Öyle naif, öyle huzurlu bir şarkıdır ki dinlemekten bıkmaz insan. Mustafa Sandal yine perküsyon bilgisiyle ustalaşmış, bağlama tınıları şarkıya inanılmaz mistik bir hava vermiştir. En naif erkek vokalden, en naif kadın vokale muhteşem bir hediye olmuş, hafızamızda hiç kaybolmayacak bir yerin de sahibi olmuştur.

DİNLE

6) MUAZZEZ ABACI - O ESKİ AŞKLAR 




Sene: 1998
Albüm: Cesaretim Var
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Hakkında yorum yapmanın hadsizlik olacağını düşündüğüm sanatçılardan biridir kendisi. Albüm Klip Müzik etiketi ile piyasa sürülmüştür. Şarkı eğlenceli ve hafif alaturka pop tınıları barındırır. Perküsyonlar kuvvetli ve fark edilir şekildedir. Akılda kalıcı, hoş bir şarkı olmuştur fikrimce.

DİNLE


7) İZEL - EYVALLAH



Sene: 1997
Albüm: Emanet
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Raks Müzik etiketli, ikinci İzel albümüdür. Mustafa Sandal söz ve müziklerinin yanı sıra, düetleriyle de İzel'e destek vermiştir bu albümde. 90'ların en güzel, en temiz albümlerinden biridir. İzel'in sesinin ne kadar derinlere işleyebildiğinin çok güzel örnekleri vardır. Aynı zamanda Mustafa Sandal bu albümde Geyik Çıkabilir, Emanet, Bekle Biraz, Sır, Nakış gibi şarkıların da söz-müziklerini yaparak İzel'in albümünün sükse yapmasında çok büyük rol oynamıştır. Ben en çok Eyvallah'ı beğendiğim için başlığı onunla açmak istedim. Umarım siz diğerlerini de dinleyerek ne kadar güzel bir sound yakaladıklarını hissedebilirsiniz. Özellikle de "Nakış"...

DİNLE


8) SEZEN AKSU - İNCE MEVZU



Sene:1998
Albüm: Adı Bende Saklı
Söz-Müzik: Mustafa Sandal & Sezen Aksu

Sıkı hayranlar, bu ikilinin muhabbetini çok çok iyi bilirler diye düşünüyorum. Öyle ki Mustafa Sandal, kafa dinlemek istediği vakitlerde özellikle sözlerini Sezen Aksu'nun evinde yazarmış. 90'ların son dönemlerine rastlasa da, Sezen Aksu tarzından hiçbir şey kaybetmemiştir. Tam klasik bir Sezen Aksu şarkısıdır. Araya Mustafa Sandal yorumu ve Şebnem Ferah vokali de girince, tadından yenmez bir ziyafet olmuştur. Albüm Universal etiketlidir.

DİNLE


9) HAKAN PEKER - AMMA VELAKİN



Sene: 1993
Albüm: Amma Velakin
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Hakan Peker'in 5. ve bana kalırsa da en eğlenceli albümüdür. Peker Müzik'ten çıkmıştır. Hareketli bir şarkı olmasından mütevellit, dillere pelesenk olmuş ve klasikleşmiş Hakan Peker şarkılarının başında gelmektedir.

DİNLE


10) OZON ORHON - ZEYNEP 



Sene: 1992
Albüm: Oldu mu Şimdi
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Şahin Özer prodüktörlüğünde yapılmış, Ozan Orhon'un ilk albümüdür. Bu şarkı da şüphesiz albümdeki en eğlenceli şarkıdır. Hatta zaman zaman Ozan Orhon'un sesini, isterse ne kadar zorlayabileceğinin de bir kanıtı olmuştur. 90'lar başındaki deneysel pop şarkılarından biridir.

DİNLE


11) DENİZ ARCAK - YAĞMURDAN KAÇARKEN 




Sene: 1993
Albüm: Nerde?
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

İşte size 90'ların en tatlı delilerinden sevgili Deniz Arcak! Harun Koçak'la tanışma hikayesi çok bombadır ve kesinlikle gelişiminde pay sahibidir. Bu albüm öyle bir albümdür ki "underrated" sıfatını sonuna kadar hak eden işlerin başında gelir. Albümde harika aranjmanlar vardır ve Deniz Arcak sesini çok temiz bir şekilde dinleyiciye duyurabilmiştir. B yüzündeki Yağmurdan Kaçarken, tastamam bir Mustafa Sandal çalışmasıdır. Hafif psychedelic havası olan, muazzam bir parçadır. Tatlı mı tatlı bir de klibi vardır. Doktor Eröl bey, yani Erol Köse albümün prodüktörlüğünü yapmıştır.

DİNLE


12) REYHAN KARACA - DİLEDİĞİN KADAR



Sene: 1997
Albüm: Sevdik Sevdalandık
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Reyhan Karaca'nın çıkışı yakaladığı albümdür. Şarkının nakaratı o kadar tatlıdır ki bin kilometre öteden duyulsa Mustafa Sandal'ın yazdığı aşikardır. Vokalleri ve aranjmanlarıyla da bu albümde büyük destek olmuştur Musti. Bir başka efsane olan Feyyaz Kuruş'u anmadan geçecek değilim herhalde! Çarpılırım yoksa. Feyyaz Kuruş da bu albüm için muhteşem yeteneğini konuşturmuştur. Albüm, Yaşar Kekava Plakçılık etiketlidir.

DİNLE


13) AYŞEGÜL ALDİNÇ - YANLIŞSIN



Sene: 1993
Albüm: Alev Alev
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Benim çok değer verdiğim bir sestir Ayşegül Aldinç. Musti elinden çıkmış bu şarkıyı da çok pozitif ve güçlü bir şekilde yorumlamıştır. Yine akılda kalıcı bir nakarattır ve tutulan bir şarkı olmayı başarmıştır. Klavye tonları şarkıya esneklik katmıştır. Tempa Foneks şirketi albümün etiketidir.

DİNLE


14) SERTAB ERENER - BÜYÜ DE GEL ÇOCUK 



Sene: 1994
Albüm: Lâ'l
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Tempa Müzik'ten çıkmış, benim nazarımda en güzel Sertab Erener albümüdür. Coğrafyamızın bana göre en güzel ve en güçlü iki kadın sesinden biri olan Sertab, (diğeri Zerrin Özer) bu albümde adeta resitale dökmüştür işi. Mustafa Sandal'ın ortaya çıkardığı en harika işlerden biri kesinlikle bu şarkıdır. Geri vokalde Levent Yüksel ve Özkan Uğur ile birlikte adeta bir müzik ziyafeti haline dönüşmüştür. Tapılası bir şarkıdır ve de hep öyle kalacaktır. Buram buram kalite kokar.

DİNLE

15) HARUN KOLÇAK - KAL BENİMLE



Sene: 2000
Albüm: Yaşasın
Söz-Müzik: Mustafa Sandal & Harun Kolçak

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz, bana göre tarifi olmayan bir sanatçı ve muhteşem bir insandı Harun Kolçak. Gerek enstrümantelitesi gerekse efendiliği ile yeni neslin örnek alması gereken baş virtüözlerden biri idi. Gerçek bir ustaydı ve harika bir bas gitaristti. Şarkıya gelince; Harun Kolçak'ın o muhteşem sesiyle birleşince sanırım dünyanın en huzurlu şarkılarından biri haline gelmiş. Kendinizi uçsuz bucaksız bir denizin ortasında, bir teknenin güvertesine uzanmış hissettiriyor sizi gerçekten de. Ne kadar güzel demişler: "Düşler biterse, yaratırız." Sanata kattığın her şey için çok çok teşekkürler Harun Kolçak. Sen gerçek bir efsanesin ve asla unutulmayacaksın. Huzurlu uykuların olsun...

Bir dipnot; şarkının ilk versiyonu 1992'de Emel Müftüoğlu'na yapılmış olup, Harun Kolçak'ın yorumladığı daha çok bir remake versiyon gibidir. Hatta bir ek bilgi daha ekleyeyim (bayılıyorum bıdık bıdık bilgiler vermeye) Deniz Arcak, Harun Kolçak'ın vokalistliğini yaptığı ilk yıllarda, sevgili Harun Kolçak bu parçayı çok söyletirmiş. Dolayısıyla en iyi söyleyenlerden biri de Deniz Arcak'tır.

DİNLE


16) AJDA PEKKAN - VAZGEÇME



Sene: 1991
Albüm: Seni Seçtim
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Emre Plak patentli, son derece zevkli bir yaz albümüdür. Milli superstarımızın en zevkli albümlerinden biri olmuştur. Mustafa Sandal'ın bu şarkısı özellikle nakaratı ile büyük ilgi görmüş, ortaya oldukça şirin bir iş çıkmıştır. Klavye ve bateri ağırlıklı, tam bir 90'lar ilk dönem şarkısıdır.

DİNLE

17) MERT EKREN - KISKANIRIM 



Sene: 1999
Albüm: Aşk İçin
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Yaşar Kekeva Plakçılık'tan çıkmıştır. Şimdi Mert Ekren'i tanımayan veya hakkında bilgi sahibi olmayanlar, belki kendisine yer vermemi saçma bulmuş olabilirler. Ama size şu kadar söyleyeyim; Mert Ekren de aynı Musti gibi mutfaktan yetişmiştir ve harika bir müzisyendir. Daha çok aranjmanları ile tanınır. Musti'ye de 98'de "Mevcut" ile çok güzel bir iş yapmıştır ve sanırım burada da o kıyağın karşılığını görmüştür. Şarkı endüstriyel popa yakın olsa da, introsu oldukça başarılıdır ve alaturka bir hava estirir.

DİNLE


18) FERDA ANIL YARKIN - SONUNA KADAR



Sene: 1995
Albüm: Sonuna Kadar
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Özer Kardeş Kasetçilik'ten çıkmıştır. 90'ların en harika, en eşsiz slowlarından biri olarak hafızalarda yerini koruyan bir klasiktir. Ferda Anıl Yarkın harika yorumlamıştır bu şarkıyı. Geri vokaller oldukça başarılı bir şekilde adeta nakış gibi insanın ruhuna işlemiştir. Bu ikilinin aralarındaki yakınlıklar güzel parçalara zemin oluşturmuştur. "Bu Kız Beni Görmeli" de bu örneklerden yalnızca biridir.

DİNLE


19) EMEL MÜFTÜOĞLU - YERİN DOLMUYOR 



Sene: 1992
Albüm: Faka Bastın
Müzik-Düzenleme: Mustafa Sandal

Şahin Özer'in prodüktörlüğünde yapılmış, 90'ların en tatlı delisi sevgili Emel Müftüoğlu'nun harika albümünde 11. ve son şarkıdır. Sözleri Şehrazat'a aittir. Mustafa Sandal müzik ve aranjmanda bolca slape yer vererek kulaklara hoş tınılar serpiştirmiş, şarkıyı güzelce süslemiştir.

DİNLE


20) YONCA EVCİMİK - BANDIRA BANDIRA




Sene: 1994
Albüm: Yonca Evcimik '94
Söz-Müzik: Mustafa Sandal

Özer Kardeş Kaset imzalı, efsane bir albümle karşı karşıyayız. Yonca Evcimik'in anlayamadığım bir şekilde erotizme kaçmaya çalıştığı, bol meyveli, bir o kadar da eğlenceli işidir. Çocukluğumuzun efsanelerindendir. Sene olmuş 2017, hala Yoncimik dendiğinde akla gelen ilk şarkıdır. (Abone de olabilir elbette) Nakarat öncesi basslar oldukça başarılı bir şekilde kullanılmış, gitar tınıları şarkıya hepten tropik bir Güney Amerika havası katmıştır. Bu hava meyvelerden de olabilir tam kestiremiyorum. Ama dansçılarıyla, klibiyle, şapurtusuyla, her şeyiyle bir efsane haline gelerek, listenin son sırasında yerini babalar gibi almıştır.

DİNLE


Ve böylece geldik listenin sonuna. Size elimden geldiği kadar Mustafa Sandal'ın, 90'ları 90'lar yapmakta ne kadar çaba harcadığını, aslında ne derece önemli bir sanatçı olduğunu anlatmaya çalıştım. 90'ların yarısıdır sıfatını tamladığım için elbette bana kızanlar olacaktır ama yine de mazur görüleceğini düşünüyorum. Açıkçası bu bilgileri de her yerde bulabileceğinizi düşünmüyorum.

20 şarkılık bir liste düşündüğüm için arada es geçtiklerim oldu. Bununla birlikte unuttuklarım da varsa affola. Umarım size vadettiğim çay ve püsküğütle karışık o zamanı biraz olsun kaliteli bir şekilde geçirtebilmişimdir. Asıl amacım hem bunların bilinmesi, hem de kıyıda köşede nasıl cevherler, nasıl güzellikler var kaçırılmaması gerektiğini düşündüğüm içindi. Özellikle 90'lara gönül vermiş insanların, her dost meclisinde açtıkları ve söyledikleri o güzel şarkılara bir yenilerini de benim sayemde ekleyebilir iseler şayet, ziyadesiyle kafi benim için.

Bir daha ne zaman yazabilirim, bilmiyorum. Belki birkaç sene, belki birkaç hafta sonra. Söz vermeyeyim. Yokluğumda burada geçirdiğiniz zaman için tekrar teşekkürlerimi iletiyorum size. Playlist için girenler bile olmuş. Ne olursanız olun, yine de gelin. Ucundan kıyısından sevdiririm 90'ları diye düşünüyorum. Kendinize iyi bakın ve huzurunuzu asla kaybetmeyin. Kaybetmeye çalışanlara da yeni nesil popçuları falan dinletin işkence olsun diye. Hayat her şeye rağmen çok zevklidir sevgili okurlar. İyice ekmeğin üzerine sürülecek reçel kıvamına geldiğimize göre...

Kalın sağlıcakla!

18 Ekim 2015 Pazar

Yeryüzünün En Güzel Filmi: Süt Kardeşler (1976)

Evvela selamlar!

Sizlere kucak kucak nostalji getirdim sevimsizler. Biliyorum baya bir ihmal ettim blogu ne kadar sövseniz haklısınız. Fakat inanın ki yoğunluktan hiçbir şeye vakit kalmıyor anasını sattığımın hayatında. Phantom Lancer gibiyim bu aralar. Ne kadar çoğalsam da sağa sola yetemiyorum. O yüzden bu sevgili, sıcacık mekanımızı da biraz göz ardı etmek durumunda kaldım. Ama hiç merak buyurmayınız hanımefendiler, beyefendiler; icabında arayı kapatacağız.

Bu yüzden bugün vurucu bir konu ile huzurlarınıza çıkayım dedim. Huzura çıkmak...Sanki Sibel Can halk konseri veriyor. Görün ulan ne kadar değerlisiniz.

Bir yıldızlar geçidi yaşayacağız bugün birlikte nostalji severler. Öyle bir geçit olacak ki bu istisnasız hepsi gönüllerde taht kurmuş, geçmişinizde bazen neşeli bazen hüzünlü zamanlara dokunmuş, ülkemizin en güzel hazineleri arasındaki insanlarla dolu bir geçit.

Tabi ki de Yeşilçam'ın hatta bu yerkürenin en güzel filmi Süt Kardeşler konumuz.
Şu afişin güzelliğine bakar mısınız?

ORTAYA ÇIKIŞ SÜRECİ

Şimdi öyle bir kadro düşünün ki bir çırpıda sayabilirsiniz. Öyle isimler öyle karakterler can buldu ki bu filmde 100 yıl bile geçse parmakla gösterilip, başına çökülüp soluksuz izlenebilecek kapasiteye sahip. Kemal Sunal, Şener Şen, Adile Naşit, Ali Şen, Halit Akçatepe, Hale Soygazi, Dinçer Çekmez, Ayşen Gruda ve daha niceleri. Hepsine kendi çapımda tek tek değinerek onurlandırmaya çalışacağım hiç merak etmeyin. Bu insanlar o kadar değerli ki; benim yazacağım bu ufacık yazıya sığmaları mümkün olmasa bile her ortamda, her konuda övgüyü hak ediyorlar.

Türk sinemasının en önemli yapı taşı olarak gördüğüm çok sevgili büyük usta Ertem Eğilmez'in elinden çıkmış bu muhteşem klasik. Sadık Şendil'in katkıları ile büyük usta Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Gulyabani eserinden uyarlanıyor hikaye. Bakın alıntılanıyor demiyorum. Bu bir uyarlamadır. Bunu zaten önceki yazılarımda blogda yazdım. Gulyabani adlı müthiş eser ile Süt Kardeşler arasında tabi ki bağlantı ve benzerlikler mevcut. Ama önceki uyarılarımı dikkate alıp kitabı okuma zahmeti içerisine girdiyseniz ne kadar farklı iki yapıt olduğunu görürsünüz. Hikayeler, karakterler bile tamamıyla farklıdır birbirinden.

1976 yılında çekimleri tamamlanmış, yapımcılığını da Ertem Eğilmez yapmıştır. Bizi gerim gerim geren o muhteşem konağa gelelim peki. Belki hala bilmeyenler vardır. Büyükada diyenler olabilir, değil. Hayır canım benim Caddebostan'daki köşk de değil. Israr etme. Reşat Paşa Konağı mı? Ne alakası var oha. Bu konak Yeşilköy'de bulunan Sokullu Konağı'dır. Bana soracak olursanız film için biçilmiş kaftan olmuştur. Gerçi şimdilerde restore edilip çok daha şirin ve modern bir görünüm kazanmış olsa da şahsen filmdeki eski halini tercih ederim.

Seçmeleri ile beraber son derece merakla beklenmeye başlanmış olan bu şaheserin süresi ise 80 dakikadır. Şimdilerde hep bok attığımız teknoloji sağ olsun remaster olarak da izleyebiliyoruz. İnkar etmeyelim orasını da değil mi? Güzel oluyor.

USTA VE USTA İLİŞKİSİ

Konunun başında da dediğim gibi resmen bir yıldızlar geçidi var filmde. Kimin yüzüne baksanız, oyunculuğuna hayran kalıyorsunuz. Tabi bizim en çok aklımızda kalan sahnelere de değineceğim ama biliyorum ki onlardan başka bir sürü sahne aktı gitti hafızalarınızdan. Her sahnede bir usta var.

Bu kadar değerli insanlardan mıdır, eskinin halet-i ruhiyesinden midir yoksa tamamen benden kaynaklı mıdır, bilemiyorum ama filmin atmosferi de inanılmazdır. Size o dönemi çok güzel hissettirir. 1900'lerin başından bahsediyoruz sonuçta. Muhtemelen aramızda gören yoktur o günleri diye düşünmekteyim. Bu yüzden karşı tarafa geçişi çok önemli bir konu. Buram buram hissediyoruz bunu filmde. Özellikle de meşhur Gulyabani sahnelerinde. Tarkan'ın Viking Kanı'ndaki ahtapotu ile birlikte belli başlı çocukluk travmaları arasında yer etmiştir. Hele o müzik...

Bunca usta varken beklenti nasıl büyük olmasın?

YASEMİN! KALK BAK GULYABANİ GELDİ!

Filme müthiş eğlenceli bir giriş ile başlıyoruz. Bahriyeli eşrafı esas oğlanımız Kemal Sunal, can yoldaşı Halit Akçatepe ve bana göre Yeşilçam'ın en iyi karakter oyuncularından Dinçer Çekmez üçgeninde film sizi zaten esiri yapıyor daha ilk dakikalardan. Burada kitapla özdeşleşen durumdan bahsetmekte fayda görüyorum. Biraz spoiler vereceğim dolayısı ile canı isteyen sevimsizler hemen bir sonraki paragrafa zıplayabilirler. Ben uyardım. İçim rahat mı? Rahat. Hala kaçmadın ve okuyor musun? Benden günah gitti. Şimdi efendim şöyledir ki kitaptaki Gulyabani de filmdeki ile aynı amaçla kurgulanmış bir karakterdir. Fakat kitapta evin her köşesine bir şerefsizin dadandığını görüyoruz. Hani buradaki gibi pos bıyıklı kahya yapmıyor tek başına bütün işi. Çok daha organize bir olay örgüsü var. Kahramanların tamamen bambaşka olduğunu zaten söylemiştim. Kitap baş karakteri Muhsine Hatun olmak üzere 4 kadın etrafında dönüyor. Filmde efendi beye Melek Hanım'ın paraları lazım. Kitapta ise durumlar öyle değil. Spoiler dedik bokunu çıkartmayalım öyle değil mi? Bir sonraki paragrafta bizi bekleyen nostalji sever dostlarımızın yanına ışınlanalım. Hadiyin.

Süt oğlan Şaban kendisine süt annesinden gelen mektupları okuma yazma bilmediği için yoldaşı Ramazan'a okutur durur hep. Bir gün Ramazan, Şaban'ın süt kardeşi Afife'yi görür ve o anda kafasında Barry White - It's Only Love Doing It's Thing çalmaya başlar. Bu aşkını bodoslama bir şekilde Şaban'a anlatır ve kimlikleri değiştirip onun yerine geçer. Olayların başlangıç noktası bu olmuştur.

Evdeki olaylara Kumandan Hüsamettin'in katılması ve Gulyabani'nin gece turları damga vurmaktadır bildiğimiz üzere. Tabi bir önemli noktayı atlamayalım. Nedir? Tabi ki Yasemin'in pörtleyen gözleri. Sevgili Yasemin Esmergül'e rahmet olsun. Bir soyisim bir insana bu kadar mı gider? Hani Melek Hanım'ın ahretliğini bu kadar güzel oynamasını bir kenara bırakıyorum; ya Şaban'a aşık oluşu, cilveleri falan? Ciddi anlamda çok sevimli bir kadıncağız olduğunu düşünmüşümdür her zaman.

"Ama ben bu karıdan çok korkuyom."

Ev ahalisi gerek inanışları, gerek hayat tarzları olsun son derece alaturkadır. Alafrangalık ile alakalı hiçbir şey göremezsiniz. Gerek hanımların kıyafetleri, gerek eşyalar gerekse hal ve hareketler her şekilde belli eder kendilerini. Şaban'ın dayanamayıp "Fıkır fıkır fıkırdama gel bana gel" diye kendini ortaya attığı sahnede ise eskilerin kendi aralarında ne kadar güzel eğlendikleri hakkında net fikir sahini olabilmemiz için biçilmiş kaftandır sevimsizler. Şimdi dönün bir kendinize sorun; hanginiz o ortamda olmak istemezdi?

Şener Şen'in bana göre oynadığı en iyi rol olan Kumandan Hüsamettin rolüne gelelim. Ayağa kalkalım önümüzü ilikleyelim. Bir rol bu kadar mı güzel hissettirilir? Gerek o sinirli tavrı, gerek korktuğunda renk vermemeye çalışması en güzeli de her şeyin en iyisini ben bilirim havası insanı hayran bırakıyor kendine. Türk sinemasının Kemal Sunal ile beraber en iyi ikililerinden biri olmuştur her zaman. Gerçi rahmetli Kemal ağabey ile kim role girse ikili olup çıkıyor anında. Halit Akçatepe, Şevket Altuğ, Ali Şen, Ünal Gürel daha niceleri.

Aynı kıza aşık olmaları da bu hikayeyi bir nebze daha güzelleştiriyor insanın gözünde haliyle. Hale Soygazi'nin de en güzel zamanları şimdi öyle değil mi ama? Bir yürüyor ki selam durmamak elde değil. "Kadın dediğin işte böyle hanımefendi olacak ulan!" diyorsun. Ramazan'ın yerine geçen Şaban, her daim kumandanı Hüsamettin tarafından kollandı. E, emireri olmak kolay iş mi anasını satayım?

"Kumandanım takıldık. Şöyle bi' dönelim isterseniz?"

A AA, GÖZLERİME İNANAMIYORUM YASEMİN EKMEK KIZARTMIŞ!

Velhasıl kelam film boyunca kahkaha atmamak elde değil. Hala her izlediğimizde sıfatsız, mendebur suratlarımızda güzel gülümsemelere neden oluyor bu insanlar. Yerinin dolmasını bırakın, benzerinin bile yapılamayacağı işler bunlar. Kimsenin haddine de değil zaten o bambaşka bir konu. Bu arada Hüseyin Şevki Topuz ismi size bir şeyler çağrıştırır mı? Bence bir yoklar hafızanızı bu işleri seviyorsanız. Çok sevgili ve rahmetli Ergin Orbey geliyorsa akıllara tamamdır. Malum kendisi filmdeki asıl damat. İzlerken aslında en bahtsız olanın O olduğuna kanaat getiriyorsanız siz de artık Tom & Jerry'de Tom'un tarafına geçmişsiniz demektir. Kendisi bunca olayla bunda devinimle uğraşmasına rağmen bir de Gulyabani aramı timine dahil edilir. Başarı ile sonuçlanmıştır ama hatırlarsınız.
"Kerami Bey kandırdı. Para vereceğim dedi, bir kuruş bile vermedi."

Kitapla yine sürtüşen noktalardan biridir bu sahne de. Kısmen tabi. Kar ne kadar yağsa da yaza kalmaz demişler. Kerami Bey'in bu akıl dolu oyunu da bozulmuş oluyor böylece. Şimdi bundan sonraki sahnede ve filmin başlarında görünen Sarraf Bey vardır hatırladınız mı? Kendisi Feridun Çölgeçen. Bu yazıda bu şahsiyete değinmeseydim eğer asıl Gulyabani'yi o zaman görürdüm. Hem de tersten. Kendileri Hollywood'a ilk ihracımızdır. İnanılmaz parlak bir kariyeri vardır. Gurur duyulası, gıpta edilesi sanatçılarımızdan biridir ama maalesef çoğu kişi tarafından bilinmez. Çünkü Instagram'ı yoktu.

Son sahneyi hatırlayalım ister misiniz birlikte? Hani Kerami Bey'den alınan o efsanevi intikamı. Tabi ki bütün plan gelmiş geçmiş en büyük fikir adamı, strateji uzmanı, açık denizlerde dev dalgalarla boğuşan büyük taktisyen Kumandan Hüsamettin'e aittir. Başarısız olması gibi bir durum söz konusu olabilir mi acaba?
Şaban'ı burada 7 metrelik Gulyabani olarak görüyoruz

Kitaptaki tasvire en çok uyan Gulyabani tasviri boyutsal olarak budur arkadaşlar. Kitapta öyle bir tarif edilmiş ki sanırsın sıçsa 7 köy heyelandan gidecek. O yüzden bu mudur diye sorarsanız, aynen budur. Kerami Bey de karşısında hem bıyıklı kahyayı görüp hem de Gulyabani ile aynı anda karşı karşıya gelince dünya çapında bir uzun atlama rekoru kırmaya niyetlenmiştir korkusundan. 

"Gelme, gelme, GELMEEEĞEĞEEEE!"
Bye.

Süt Kardeşler öyle bir filmdir ki esasında herkes içinde kendinden bir şeyler görür öyle izler. Kimi birini hatırlar, kimi o döneme hayrandır, kimi oyuncuların hastasıdır kimisi de en tatlı anıları arasına yerleştirmiştir bu filmi. Bazen zaman geçirmek için en güzel araç olur. Bir insan bu filmi seviyorsa muhabbet edersiniz bir kere en basitinden. En kararsız kaldığınız o "Ulan ne izlesek ya?" zamanlarında bile imdada yetişir. Ailenizle eskisi gibi televizyon karşısına kurulduğunuz günleri yad etmek için açarsınız belki de. Çayın yanına petibör yoktur belki, soba da ısıtmıyordur evi artık ama yine de güzel günler gelir akıllara sebepsiz. Koskoca bir set ekibi vardır unutulmaması gereken. Bu film bunca güzel insanla çekildiyse onların da alın teri daha güzel hale getirmiş her şeyi. Az para çok emek. Telif hakkı mevzularına hiç girmeyeceğim çünkü bu güzel insanlara bu cümleleri kurduran düzen bile utanmıyor benim ne haddime? Gülümsettiysem, nostalji hava estirebildiysem ne mutlu bana sevgili sevimsizler. Her birinize tek tek sevgiler.

Görüşmek üzere!

BONUS: https://youtu.be/f6EnzgACMu4


6 Eylül 2015 Pazar

En Delikanlı Oyuncak: Action Man

Merhabalar arkadaşlar.

Eylül yüzünü göstermiş bulunuyor şu sıra. Sonrasında da ne kadar ilginçtir ki Ekim geliyor. Yazının ilk cümlesini öyle yazınca "ay şimdi Eylül'le ilgili şiirli bir şeyler yazacak" diyenler olmuş mudur acaba? Gönül dostları sayfası mı burası lan? Herhalde yazmayacağım. Bilakis, bugün son derece Rambovari bir tutumla başlayacağız. Ona göre hizaya geçelim sevimsizler.

Gerek yakın çevrem olsun gerekse google plus üzerinden olsun bir şekilde blog ile ilgili feedbacklerinizi alıyorum. İtiraf etmeyelim bu son derece mutluluk verici. Evvela ilginiz için teşekkür ediyorum. Bunun yanı sıra bu fikirleri paylaşmaya devam etmeniz de benim açımdan gayet iyi olur kanaatindeyim. Değer verdiğiniz nostaljik konuları veya ögeleri benimle paylaşabilirsiniz. Bu etkileşim hoş. Ne derece devamı gelir artık size kalmış. Neyse fazla yüz göz olmayalım. Biraz konumuza dönelim değil mi ama?

Bugünkü konumuz 90'lar için önemli bir civanmert sayılabilecek olan ekşınmen nam-ı diğer Action Man. Kendisi kapitalizmin başarılı dayatmalarından biri olmuştur topraklarımızda. Ben de büyüyünce üzüldüm durumun böyle olmasına tabi ki. Ama bu bir dönemi parmağında oynattığı gerçeğini değiştirmiyor maalesef.
Yazıyı okumazsan seni fururum
SEN NERENİN ÇOCUĞUSUN?

Şimdi etimolojisine geçmeden önce ufak ufak biraz bizim ülkemizdeki popülerliğinden bahsetmek istiyorum size. Büyük marketlerin hangisine girseniz 10 metrelik raflarda bu arkadaşın envai çeşidinin sıralandığını görürdünüz. Kimileri anasına babasına bu oyuncak için salya sümük ağlar, kimileri de anasının babasının durumunu o yaşta bile bildiği için ses etmez başını eğer, geçerdi.

İnsan bir köşeden de şunu düşünüyor sevimsizler. Neden bizim bu Amerikan bebesine karşı bir Hulusi'miz ya da ne bileyim bir Rıfkı'mız yoktu, olamadı. Bu şuna benzer arkadaşlar. Aslanlar gibi Türk delikanlısı kendi muhitinde paşalar gibi takılmaktadır. Derken yakışıklı, temiz yüzlü, Rambo gibi bir Amerikan bebesi gelir mekana. Bütün ilgi O'na kayar. Neden? Çünkü o Amarikanyalı...

Yazıya bu şekilde biraz daha devam edersem elimde bir bardak çay ile uluyacağımı fark ettim o yüzden kendime geliyorum derhal. Ehe. Velhasıl son derece sevildi tabi. Çocuklar için güzel bir alternatif. Şimdilerde bok kadar veletlerin ellerinde tabletler, telefonlar, ipodlar falan var malum. Hepsi daha doğuştan zayiat oldu. Onlar için maalesef yapılacak hiçbir şey yok artık çok geç.

Malumunuz bu tür cisimler her zaman çocuklar için hayal gücünü geliştirici etmenler olmuştur. Şimdi gavurun dölü diye Action Man'in bu özelliğini görmezden gelmek olur mu? Olmaz sevimsizler. Yiğidi öldürelim ama hakkını da verelim zahmet olmazsa. Tabi hayal gücünü Action Man'i çırılçıplak soyup mahalledi Barbie bebeklerin peşinden koşturmak şeklinde geliştirmek gibi bir handikap da vardı. Ben mi? Yok ben yapmadım. Hiç bana bok atmayın...
Cevat Kelle konseptli Action Man

Bunun bir de gocukları heyecanlandırmak için kolunda bir dövmesi olurdu. Action'ın "A" si ile Man'in "M"sinin birleşiminden oluşan bir dövme idi. Ona bastığınızda işte ok mu fırlatır, ses mi çıkartır, elindeki bir şeyi mi sallar artık o parayı verdiğiniz modele göre değişirdi. Dönemin çocukları için güzel olaylar hani.

KİMSİN KİMLERDENSİN?

Nasıl ortaya çıktı peki? 1966'da İngiltere'de hayata geçiriliyor. Hasbro orijinli. İlk çıktığı zaman denizci, havacı ve karacı olarak sürülmüş piyasaya. Malum bunun yemediği bok yok. Daha sonra değişen zamanla birlikte O da değişti tabi. Silahlarından tutun kullandığı araçlara kadar hepsi modifikasyona uğradı zamanla doğru orantılı olarak. Yalnız bakın firma İngiliz sadece. Karakter bizim G.I. Joe olarak bildiğimiz psikopat askerleri konu ediniyor. Sapına kadar Amerika dayıyor size yani.

Bir de düşman daha doğrusu bir "villian" eklediler bu karakteri daha da etkin kılmak için. Reklam ve marketing olayını hiç söylemiyorum bile tabi. Fakat o karakter de gayet tutulmuştur. Öyle ki karakterin tarihçesi boyunca onunla ezeli rekabete girmiştir sürekli olarak. İsmi de Professor X'dir.
Mahallenin kötü ve gıcık bebelerini temsilen Prof X

Onun da sevenleri ile buluşmasından sonra yükselen pazar değeri beraberinde bir çizgi film serisi ve playstation oyunu da getirdi. İşte işin renginin nerelere vardığını hala anlamadıysanız artık rahat rahat idrak edebilirsiniz. Bir oyuncak ile başlayan macera hem çizgi film hem oyuna kadar vardırmıştı işi. Öyle ki sadece bizim ülkemizde 2000 yılında 1 milyondan fazla satılmış. Sanırsın Mustafa Sandal kaseti anasını satayım.

Gel zaman git zaman eski itibarı kalmadı tabi. Adını andığımızda, sıfatını gördüğümüzde bir eski dost siması olarak kaldı akıllarda. Ama bir dönemin Aynalı Tahir'i oldu her zaman. Bu yüzden de kendisini blogda misafir etmeden edemedim. Kendinize iyi bakın sevimsizler.

Gözlerinizden öpmüşem!