Mood Player

14 Mayıs 2015 Perşembe

Throwback Thursday: Mavi Paketli Doritos

Selam gençler, keyifler hoş mu?

Bugün çok üzüntülü bir konudan bahsedeceğim sizlere. Hani ilk başta soruyorum ve uyarıyorum ki ona göre okuyunuz. Hala vaktiniz varken çıkıp gidebilirsiniz. Çünkü burada kan, gözyaşı, ihtiras ve Aşk-ı Memnu'da araya konan yastıktan başka bir şey olmayacak...

Abur cuburla aranız nasıl bilmiyorum. Çoğunlukla sevilir ama. Bugün onların en önemlilerinden birinin yasını tutacağız burada. Lütfen herkes güneş gözlüğü falan taksın. Siyah bir şeyler de giyiverin bir zahmet. İş ciddi. Çünkü bugün bu sayfayı sadece O'na ayırdım.

Mavi paketli Doritos'a...

NEDEN BIRAKIP GİTTİN

Biliyorum, hatırlayanların için cız etti bile. O'nun o güzel, mavi paketini hatırlayıp içlendiniz. Sağ alt köşesinde gitar çalan tavuğu hatırlayanlar zaten şu anda ağlıyorlar. Cipsin logodan bozma zımbırtısı öyleydi çünkü. Çok kral abur cuburlarımız oldu eskiden. İnanın bana hepsinden bir bir bahsedeceğim. Hepsi için Teşvikiye Camii'nde Rayban sponsorluğunda bir şeyler yapamasam bile, en azından hak ettikleri değeri göstereceğim. Bugün sadece açılış yapıyoruz sevimsizler.

Dilerseniz bellekleri kuvvetlendirmek açısından heybetini bir göstereyim size tekrardan. Belleğinizdeki sisi dağıtayım şöyle bir güzel. Gelsin bakalım:
:(

İşte gördünüz değil mi? Ne büyük ne yüce bir atıştırmalıktı o. Beyaz kutulu Efes Pilsen'in yanında ne güzel giderdi. Kolanızın yanında Freddy'nin Kabusu'nu izlerken ne güzel giderdi. Kazanılan bir mahalle maçının ardından açılan gazozun yanında ne güzel giderdi. 10 üzerinden 11 diyebileceğim bir tadı vardı bunun. Her ne kadar "yeşil Doritosçu" olsam da bunun yeri bambaşkaydı dostlarım. Gidişi çok ani oldu, anlayamadık. Bir sabah bakkala indiğimde onu göremedim. Nerede olduğunu sordum. Cevap alamadım. Bükülen bir boyun, uzağa dalan gözler, aheste aheste alınan derin bir nefes olmuştu tüm elime geçen. Ne diyebiliriz, ne denebilir? Işıklar içinde uyu -bu lafı da sikseler anlamıyorum- Mavi Paketli Doritos. Sana kopuz eşliğinde destanlar yazasım gelse bile, şimdilik bu naçizane yazımı gönderiyorum. Olur da bir gün geri gelirsen, yine gitme ihtimaline karşı 500 paket alacağım. Kooperatife girer gibi gireceğim sana inşallah. Neyse lafı uzatmayalım. Sizi de hüzünlendirdim biliyorum ama bu değerleri unutmayın dostlarım. Eh be yeter. Kendinize dikkat edin dostlar.

Nostaljiyle!

10 Mayıs 2015 Pazar

Çarli Dizisi ve Sanal Ailesi Sakinleri

Merhabalar sevgili sevimsizler!

Biraz rötar yapmış olsam da yeniden karşınızdayım. Umuyorum keyifler iyidir. Koşuşturmacanız tam gaz, istediğiniz gibi devam ediyordur. Ve yine umuyorum ki hayat sizin için vasatın üzerinde, olabildiğince az olumsuzlukla devam ediyordur. Sizin için iyi dileklerim bu kadar. Çok bile söyledim. Bugün neler yapacağız burada, biraz ondan bahsedelim.

Bugünkü konumuz pek güzel, kendince kreatif şakaları olan ve bir dönemi ekran başına kilitlemiş bir dizi olacak. Tekrarları bile delicesine rating yapan bugünkü "classified" dosyamız; Çarli.

Seveni çoktur sevmeyeni yoktur diyemem hiçbir zaman. Böyle bir yargıyı herhangi bir konuda belirtmek zaten saçma. Ben genelde böyle durumlar için "seveni sevmeyenini döver" lafını kullanıyorum. Kendi atasözlerimden. Bu nitelikte, nostaljik bir yolculuğa hazırsanız haydi takılın peşime!
Herkesi aynen böyle istiyorum ona göre

ARTİZ MAYMUN

90'ların sonuna doğru dizi sektörü başını iyice alıp gitmişti. Şimdiki gibi dramalar yoktu. Komedi üzerinden yürüyen güzel yapımlara nazaran tabi ki daha ağır işler de vardı. Ama emin olun ki hiçbiri günümüz kalitesizliğinde değildi arkadaşlar. İşte bu ortamda yeni ve oldukça alternatif sayılabilecek bir fikir bulacaktı Star TV. O fikrin ismi de "Çarli" olacaktı. Oldukça da sevilecekti hani.

Bir okyanus ötesi projesiydi Çarli. Yabancı memleketlerden ülkemize giriş yaptı. Nitekim dizideki ilk görünüşünde de Amerika'dan kuzeninin yanına, İstanbul'a gelmesi ile izleyici ile buluşur şekildedir. Zamanında ülkemizdeki çoğu komedyenden daha iyi iş yapmıştır enteresandır ki. Ya da enteresan değildir ki. Artık orasını size bırakıyorum. Burayı biraz ince görmek lazım gibi gibi.

1998 yılına gidiyoruz. Nisan ayında ilk bölümüyle izleyicinin karşısına çıkıyor Çarli. Pazartesi akşamı geliyor ekrana. Yalnız tabi şöyle de bir durum var; Pazartesi akşamı kim televizyonda maymun görmek ister? Çok büyük bir ön yargıdan bahsediyoruz burada. İzlerken bile şüpheye düşer insan. "Ulan maymun izleyip gülüyoruz da hanım bir görürse..dur dur değiştireyim ipneyi" ya da "Evde bir tek televizyon var kalkıp da maymun mu izleyeceğiz ulan eşşoğlueşşek" gibi durumlar söz konusuydu bu dizi için. Zaten Çarli dizisi hiçbir zaman prime-time da göze batan dizilerden biri olamadı. Cuma akşamına koydular yine yemedi. Yani yedi aslında da sonraları yedi. Ama ne zaman ki dizi bitip, iş tekrarlara döndü işte Çarli o zaman daha çok sevilmeye başladı. Günün saçmasapan saatlerinde gördüğümüz bu maymun daha sempatik gelmeye başladı insanlara. Daha sonra ikinci bir versiyonu Kanal D'de çekildi. Kemik kadrodan sadece İlker Aksum ve Çarli vardı. Ama bana sorarsanız o diziye en güzel montelerden biri pek sevgili yılan kanka Müfit, yani Hakan Gerçek ağabeyimiz olmuştur.

RECEP ALBERT AMCADAN SEVGİLERLE

Sanal ailesi kendisine gelen video kasetiyle derin bir heyecan ve beklentiye girmiştir. Çünkü Talat'ın Amerika'daki amcası Recep Albert ölmüştür ve videoda kuzenini Talat'ın yanına yollayacağını söylemiştir. İsmi Çarli'dir ve bir dolar milyarderidir. Burada Talat'a yani sayın Ercan Diler'e ufak bir parantez açmak istiyorum sevimsizler. Yahu bu kadar mı güzel komedi oynanır? Adamın mimikleri, hareketleri falan ciddi anlamda çok iyi. Tipik bir karakter oyuncusu. Her şeyiyle sizi güldürebiliyor adam. Tabi ki bunda seslendirilmesini yapan sanatçının da büyük bir payı var ama yine de jest ve mimik diyorum. Hele evin oğlu Nurican, topla apartman yöneticisi Ateş Bey'in camını kırdığı bir bölüm vardı. Orada Nurican'a bir bağırışı var ki ne zaman izlesem emekli dedeler gibi hoplayarak gülüyorum. Neyse devam edelim biz.

Ailenin girdiği derin heyecan ve beklentiden bahsetmiştik. Ee kolay değil dolar milyarderi dedik. Kim heyecanlanmaz. Kızı zengin koca bulsun diye vakıf üniversitesine gönderen anneden bile daha heyecanlılar tabi. Havaalanında karşılaştıkları manzara, içlerini biraz burkmuştur pek tabi. Şöyle izahını yapabiliriz:
90'lar modasına son derece uygun
Aile gördüğü bu manzara karşısında şok geçirir. Evin hanımı Nalan kesinlikle Çarli'yi evde istemez. Ama Talat ve çocukların ısrarına dayanamaz, kabul eder. Çarli'nin maymun olduğuna bakmayın. Tipik bir enişte tipi vardır kendisinde. Evde çizgili pijama ile gezer, birasını içer, efkarlanınca sigarasını yakar...Gayet bizden biri anlayacağınız. Çok da güzel okey oynar aynı zamanda. Çayı da çok sever icabında. En önemli noktaya gelirsek; hasta Fenerbahçelidir. Kendisine "maymun" denilmesine inanılmaz gıcık olur ve mevzu yapar. Gazete kuponlarını kesmeyi de çok sever.

Daha sonradan diziye -bence hala en efsane rolü- büyük sükse yapacak olan Afakan Dayı yani İlker Aksum katılır. Çarli'nin aynısıdır. Sadece insandır Afakan dayı. Son derece uyumlu bir ikili olmuştur Çarli ile. At yarışı tüyosu için atlarla konuşmaları mı dersiniz, kahvede okey oynarken mevzu yapmaları mı dersiniz, karate salonunda dayak yemeleri mi dersiniz daha birçok güzel anısı olmuştur iki kafadarın. 6. bölümden itibaren Afakan dayı olaya dahil oluyor ve dizi daha kaliteli daha ratingli bir hale gelmeye başlıyor.
"Maraba Televoleee!"
Çarli'nin, Afakan'a uyuz olduğu tek bir nokta var; o da Afakan'ın, Çarli'nin en büyük aşkı Cilvenaz'a abazanca hissiyatlar beslemesi. Hemen her fırsatta hatunu sıkıştırmaya çalışan, düşen kemiği bekleyen karga edasıyla sürüne sürüne hareketleri ayar ediyor Çarli'yi. Sonuçta saydık yukarıda. Delikanlı adam dedik. Kodum mu oturtur dedik. Onun haricinde beraber Fransa 98'in dünya kupası maçlarını bile izlerlerdi. Ne güzel zamanlardı anasını sattığımın.

Dizinin yeni çehresi seyirci tarafından beğeniliyor olsa da yine de istenen düzeyde olamamıştı maalesef. Daha sonra diziye Binnur Kaya ile bir rating hamlesi daha yapıldı. O da evin manyak temizlikçisi "Hijyen" oldu. Ne keramettir ki izleyici onu da çok sevdi. Afakan'a olan aşkı dillere destandı. Afakan'ı yatakta detarjanlarla ovcalamak istiyordu he an. Afakan'da ne yapsın garibim, köşe bucak kaçıyordu Hijyen'den. Afakan'ı da Yekta Kopan'ın seslendirdiğini hatırlatmakta fayda var. Çok başarılı bir karakter olmasının temel nedenlerinden olduğunu düşünüyorum.
"İç çamaşırlarınızı az önce bitirdim Afakan Bey"
Dediğim gibi Hijyen'in, Afakan'a musallat olmasıyla dizide daha erotik rüzgarlar esmesi sanıyorum izleyenlerin hoşuna gitmiş olacak ki ratingler daha da yükselmişti. Fakat bu güzel dizi fazla uzun soluklu olamadı maalesef. Çarli haricindeki kadronun son derece yetenekli olduğunu kanaatindeydim her zaman için. Sonuçta sadece bir maymuna odaklı değil bu dizi. Olayları daha geniş aldığınız zaman inanın bu diziye gülmemek mümkün değil. Ama işte bizim millet "Maymun mu izleyecez godumun yerinde yeaa" kafasını bırakmak istemediğinden dizi 24.bölümde 3 Ekim 1998'de final yaptı. Hala gönüllerdeki yerini kimseciklere bırakmadığını düşündüğüm için bu yazıyı yazmakta bir sorumluluk hissettim kendimce. Hala ne zaman izlesem, dibine kadar nostalji yaşarım sağ olsunlar.

Velhasıl belleklerde güzel bir iz bırakan, çıtır çerez bir diziydi. Reklamların 3 gün, dizilerin 2.5 saat sürmediği zamanlarda son derece hoş bir alternatif olmuştu gülmek adına. Tekrarları ile kıymeti daha iyi anlaşılmıştı. Ben ikinci varyanta hiç değinmeyeceğim. Çünkü benim için ilk olanlar esastır. Diğerlerine pek takılmıyorum. Size de öneririm. Eğer izlemek isteyenler var ise şayet, bölümler olduğu gibi mevcut internette. Hatta şimdi ben de 20.bölümü bir izleyeceğim şimdi. En sevdiğim bölümlerdendir. Kendinize dikkat edin, bol nostaljiyle kalın, arada bir eskileri düşünün olma mı? Olur olur.

Haydi eyvallah!